Zayıflama yöntemlerine dair her geçen gün farklı yöntemler denense de en etkili olanları içinde kimyasal bulundurmayan ve ayriyeten vucüda faydalı yönde etkisi olan bitkisellerdir...
Maydanoz kürü, karaciğer metabolizmasında GST enzimlerinin üretimini büyük oranda arttır. Bu enzim, besinler ve solunum yoluyla vücuda alınan zararlı kimyasalları zararsız hale dönüştürür. Bu da karaciğerin rahat çalışmasını sağlar.
Düzenli şekilde uyguladığınız maydanoz kürü sayesinde bütün vücudunuz zararlı kimyasallardan arınacak ve kendinizi daha dinç hissedeceksiniz. Kürü uygulamaya başladığınızda yaşadığınız değişimi zaten siz de fark edeceksiniz.
Maydanoz kürü hastalık sonrası üstünden atamadığınız yorgunluklara da iyi gelecektir. Hepatit-B hastalarının ara sıra uygulayacakları maydanoz kürü bağışıklık sistemini Hepatit-B virüsüne karşı koruyacaktır. Maydanoz kürü mantar tedavisinde de kullanılabilir.
Maydanoz kürünün en önemli özelliklerinden biri de yağ yakıcı özelliğinin bulunması. Fazla kilolarınızdan şikayetçiyseniz ve zayıflamak istiyorsanız maydanoz kürü mucizesinden yararlanabilirsiniz.
Maydanoz kürü yapılışı – Nasıl yapılır
16 sap taze maydanoz
1 bardak su
1 limonun suyu
Bu malzemelerin hepsini blendera atın ve karıştırın. Daha sonra süzerek için. Kürü 15 gün üst üste içtikten sonra birkaç gün ara vererek yeniden 15 gün için.
Maydanoz kürünü uygulamaması gerekenler
Maydanozun tansiyon düşürücü özelliği nedeniyle tansiyon hastalarının bu kürü uygulamamasında fayda vardır. Yine maydanozun kalsiyum emilimini engelleyici özelliği nedeniyle kalsiyum eksikliği problemi yaşayanlar bu kürü uygulamamalıdır. Hamilelerin ise sadece bu küre değil genel olarak maydanoz tüketimine de dikkat etmeleri gerekir. Özellikle hamileliğin ilk 3 ayında, düşük tehlikesine karşın maydanozdan uzak durulmasında fayda vardır.
Anasayfa » ArşivŞubat 2014
Kısaca Maydonoz Kürü Nasıl Yapılır? Maydonoz Kürü Zayıflama Yöntemi Hakkında
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Balerin Topuzu Nasıl Yapılır? Evde Yapılabilecek Topuz Modelleri
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Normal hayatta evde işte hatta çok önemli bir günde de kullanabileceğiniz basit ama gösterişli hem masrafsız hem doğal bir topuz yaparak günü güzel atlatabilirsiniz. Balerin topuzu yapılışı anlatımı;
1. adımda başınızı eğerek saçlarınızı öne doğru atın.
2. adımda ise saçlarınızı ensenizden örmeye başlayın.
3. adımda ördüğünüz saçlarınızı tokayla sabitleyin.
4. adımda ise geri kalan saçlarınızı da tepeden toplayın.
5. adımda saçlarınıza tarak yardımıyla biraz hacim kazandırın.
Son olarak 6. adımda hacimlendirdiğiniz saçlarınızı tepenizde dolayın ve bir tel toka yardımıyla tutturun. İşte size hızlıca evde ya da ofiste yapabileceğiniz bir topuz modeli...
Tüp Bebek Neden Tutmaz? Tüp Bebek Tutmama Sebepleri
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Tüp Bebek Neden Tutmaz? Tüp Bebek Tutmama Sebepleri
Anne adayının yaşı ilerlemiş ise, bundan kaynaklı yumurta hücrelerinde meydana gelebilecek genetik nedenler, yumurtalıklarının alınan ilaçlara yeterince cevap vermemesi, yumurta rezervlerinin yeterli olmaması ve yumurtalarda meydana gelebilecek morfolojik bozukluklar, baba adayında kötü sperm morfolojisi, rahim duvar kalınlığının yeteri kadar kalın olmaması, kişinin uygulanması salık verilen ilaçları doktor tavsiyenin dışındaki dozlarda ve şekillerde kullanması, transfer ardından uyulması gereken kurallara uyulmaması gibi etkenler tüp bebek tedavilerinde olumlu sonuç almayı engelleyebilir ve embriyonun tutma durumunu olumsuz yönde sonuçlandırabilir.
Birincil Sebepler:
Bebeğin oluşumundan sorumlu embriyonun genetik yapısının bozuk olmasıYumurta gelişimi boyunca anne adayının alınması uygun görülen ilaç protokollerinin uygun olmaması,
Embriyonun geliştiği kültür ortamlarının yeterli gelmemesi,
Embriyo dış zarının kalınlaşması gibi embriyoya bağlı etkenler embiryoların tutunmasını dolayısı ile tüp bebeğin tutmasını engeller.
İkincil Sebepler:
Endometrium denilen rahim iç duvarını etkileyen doğumsal rahim sorunları,
Embriyonun tutunmasını için olumsuz etki yaratan rahim içindeki polip, myom, oluşumları
Daha önceki enfeksiyon ya da küretajlar sebepli meydana gelen yapışıklıklar,
Embriyonun rahim içinde tutunmasını ve dolayısı ile büyümesini etkileyen pıhtılaşma işlev bozuklukları,
Kadında genetik veyahut daha sonra ortaya çıkan immunolojik yani savunma mekanizmaları bozukluklar, yüksek kalitede de olsa gelişen embriyonun tutunup büyümesini engelleyebilir ve tüp bebeğin tutmamasına sebep olur.
Üçüncül Sebepler:
Çocukları olma, arzularını yerine getiremeyen anne adaylarında çok sık karşılaşılan endometriosis hastalığı isimli, halk arasında yaygın olarak çikolata kistleri diye bilenen hastalık
Bebek sahibi olma konusunda güçlük çeken kadınlarda gene çok yaygın bir oranda tanısı yapılan, tüplerin tıkanması ve şişmesi durumları. Bu durumlar tedavi edilebilir problemler olmasına rağmen, tüp bebek de başarılı olmayı etkileyebilir. Gene yaygın şekilde karşılaşılan hidrosalpenk ismi verilen, tüplerde daha önceden geçirilmiş enfeksiyon ya da geçirilmiş karın içi operasyonları ardından oluşan sorun.
Anne adayının yaşı ilerlemiş ise, bundan kaynaklı yumurta hücrelerinde meydana gelebilecek genetik nedenler, yumurtalıklarının alınan ilaçlara yeterince cevap vermemesi, yumurta rezervlerinin yeterli olmaması ve yumurtalarda meydana gelebilecek morfolojik bozukluklar, baba adayında kötü sperm morfolojisi, rahim duvar kalınlığının yeteri kadar kalın olmaması, kişinin uygulanması salık verilen ilaçları doktor tavsiyenin dışındaki dozlarda ve şekillerde kullanması, transfer ardından uyulması gereken kurallara uyulmaması gibi etkenler tüp bebek tedavilerinde olumlu sonuç almayı engelleyebilir ve embriyonun tutma durumunu olumsuz yönde sonuçlandırabilir.
Birincil Sebepler:
Bebeğin oluşumundan sorumlu embriyonun genetik yapısının bozuk olmasıYumurta gelişimi boyunca anne adayının alınması uygun görülen ilaç protokollerinin uygun olmaması,
Embriyonun geliştiği kültür ortamlarının yeterli gelmemesi,
Embriyo dış zarının kalınlaşması gibi embriyoya bağlı etkenler embiryoların tutunmasını dolayısı ile tüp bebeğin tutmasını engeller.
İkincil Sebepler:
Endometrium denilen rahim iç duvarını etkileyen doğumsal rahim sorunları,
Embriyonun tutunmasını için olumsuz etki yaratan rahim içindeki polip, myom, oluşumları
Daha önceki enfeksiyon ya da küretajlar sebepli meydana gelen yapışıklıklar,
Embriyonun rahim içinde tutunmasını ve dolayısı ile büyümesini etkileyen pıhtılaşma işlev bozuklukları,
Kadında genetik veyahut daha sonra ortaya çıkan immunolojik yani savunma mekanizmaları bozukluklar, yüksek kalitede de olsa gelişen embriyonun tutunup büyümesini engelleyebilir ve tüp bebeğin tutmamasına sebep olur.
Üçüncül Sebepler:
Çocukları olma, arzularını yerine getiremeyen anne adaylarında çok sık karşılaşılan endometriosis hastalığı isimli, halk arasında yaygın olarak çikolata kistleri diye bilenen hastalık
Bebek sahibi olma konusunda güçlük çeken kadınlarda gene çok yaygın bir oranda tanısı yapılan, tüplerin tıkanması ve şişmesi durumları. Bu durumlar tedavi edilebilir problemler olmasına rağmen, tüp bebek de başarılı olmayı etkileyebilir. Gene yaygın şekilde karşılaşılan hidrosalpenk ismi verilen, tüplerde daha önceden geçirilmiş enfeksiyon ya da geçirilmiş karın içi operasyonları ardından oluşan sorun.
Başbakanın Ses Kaydı Montaj mı? Ses Kaydı Analiz Raporu Açıklandı
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
New York'taki dünyaca ünlü kriminal laboratuarında kayıt üzerinde yapılan inceleme sonuçları.
Ses kaydı üzerinde yapılan teknik analizin ön raporu Türkiye'deki ilgili mercilere ulaştırılırken, ses kaydının dört beş farklı zamanda yapılan telefon konuşmalarından derlendiği tespit edildi.
konuşmanın parça parça kesilerek hazırlanmış bir montaj olduğunu ortaya koyarken, eksik cümlelerin Başbakan Erdoğan ile Bilal Erdoğan'ın sesine benzeyen bir sesin stüdyo ortamında yapılmış kayıtlarıyla tamamlandığı anlaşıldı.
Raporda farklı ses kayıtlarının birleşme noktasını gösteren ses kırılmaları da dakika dakika belirtildi.
'Time-code'u dakika dakika ayrıştırılan ses dökümünün, stüdyoda genişletilmiş bir ses kaydı da hazırlandı. Bu ayrıştırılan kayıtlar, montajlanan bölümleri, arada kalan temizlenememiş sesleri ve deformasyon çabalarını da ortaya koydu.
- Ses kaydının en az 4-5 ayrı zamanda yapılan telefon konuşmalarından derlendiği tespit edilmiştir.
- Cümle oluştururken, eksik hecelerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sesine benzeyen bir sesle
tamamlanma yoluna gidildiği açıkça belli olmaktadır. Aynı teknik, Bilal Erdoğan'ın sesine de uygulanmıştır.
- Ses bandının digital ortamda ''Cubase 7'' ve ''Wave 9'' isimli profesyonel ses programlarında, genişletilerek dinlendiğinde, telefon konuşma kayıtlarının arasına stüdyo ortamında kaydedilmiş bir çok sesin ilave edildiği gözlemlenmiştir.
- Stüdyo seslerinin gizlenmesi için telefon konuşmasına benzer efektler verilerek sesler deformasyona uğratılmış ancak çok amatörce yapılan bu uygulama, konunun uzmanlarının gözünden kaçmayacak kadar aşikardır.
Ses kaydı üzerinde yapılan teknik analizin ön raporu Türkiye'deki ilgili mercilere ulaştırılırken, ses kaydının dört beş farklı zamanda yapılan telefon konuşmalarından derlendiği tespit edildi.
konuşmanın parça parça kesilerek hazırlanmış bir montaj olduğunu ortaya koyarken, eksik cümlelerin Başbakan Erdoğan ile Bilal Erdoğan'ın sesine benzeyen bir sesin stüdyo ortamında yapılmış kayıtlarıyla tamamlandığı anlaşıldı.
Raporda farklı ses kayıtlarının birleşme noktasını gösteren ses kırılmaları da dakika dakika belirtildi.
'Time-code'u dakika dakika ayrıştırılan ses dökümünün, stüdyoda genişletilmiş bir ses kaydı da hazırlandı. Bu ayrıştırılan kayıtlar, montajlanan bölümleri, arada kalan temizlenememiş sesleri ve deformasyon çabalarını da ortaya koydu.
- Ses kaydının en az 4-5 ayrı zamanda yapılan telefon konuşmalarından derlendiği tespit edilmiştir.
- Cümle oluştururken, eksik hecelerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sesine benzeyen bir sesle
tamamlanma yoluna gidildiği açıkça belli olmaktadır. Aynı teknik, Bilal Erdoğan'ın sesine de uygulanmıştır.
- Ses bandının digital ortamda ''Cubase 7'' ve ''Wave 9'' isimli profesyonel ses programlarında, genişletilerek dinlendiğinde, telefon konuşma kayıtlarının arasına stüdyo ortamında kaydedilmiş bir çok sesin ilave edildiği gözlemlenmiştir.
- Stüdyo seslerinin gizlenmesi için telefon konuşmasına benzer efektler verilerek sesler deformasyona uğratılmış ancak çok amatörce yapılan bu uygulama, konunun uzmanlarının gözünden kaçmayacak kadar aşikardır.
Kısaca Nanoteknoloji Nedir? Nanoteknoloji Kullanım Alanları
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
açık itiraf etmeliyim ki ben ilk nanoteknoloji kelimesini çamaşır deterjanında duymuştum :) bu da demek oluyor ki temizlik alanında da kullanılıyor...
Nano nano metrik bir sistemin içinde bir ölçü birimi olarak kullanılır ve milyarda bir anlamına gelmektedir. "Nano" kelimesi Yunancadan ve Latinceden alınmış bir sözcüktür ve anlamı cüce demektirnano teknoloji
Nano bilim ve nano teknolojinin tam manasıyla bir tanımı bulunmamakla birlikte genel görüşe göre 1-100 nanometre boyutlarda maddelerin anlaşılması, kontrol edilmesi ve atomsal seviyede değiştirilip işlevsel hale getirilmesi olarakta tanımlanabilir.
nano teknoloji ölçü olarak nanometre adı verilen(kısa şekli nm) bir ölçme birimini kullanılır. Her bir ölçüde 1 milyar nm vardır. Her bir nm sadece üç ile 5 atom genişliğindedir yani ortalama bir insan saç kalınlığından yaklaşık 40,000 kez daha küçüktür.
Nano teknoloji nerlerde kullanılır?
1- malzeme ve imalat Sektörü
2- Nano Elektronik ve Bilgisayar Teknolojileri
3- Tıp ve Sağlık Sektörü
4- Havacılık ve uzay Araştırmaları
5- Çevre ve Enerji
6- Bioteknoloji ve Tarım
nano teknoloji günümüzde ki hedefleri nelerdir?
1- Molekülleri ve atomları değiştirerek yeni, ideal, önceden planlanmış maddeler üretmek.
2- Moleküllerin önceden planlanmış şekilde kendi kendilerini çoğaltmasını sağlamak.
3- Moore yasasının ön gördüğünden daha hızlı bir ilerlemeye erişebilmek.
4- Canlı ve cansızların bir arada ki işlevselliğini arttırmak.
Nano teknolojinin faydaları nelerdir?
Nano teknoloji sayesinde daha az yer kaplayan, daha az enerji harcayan ürünler daha az maliyetle daha fazla üretilebilmektedir.
Sözlükte Nano teknoloji ne anlama gelmektedir?
Madde atomik veya moleküler boyutta incelenerek yepyeni özelliklerinin açığa çıkarılması.
Nano nano metrik bir sistemin içinde bir ölçü birimi olarak kullanılır ve milyarda bir anlamına gelmektedir. "Nano" kelimesi Yunancadan ve Latinceden alınmış bir sözcüktür ve anlamı cüce demektirnano teknoloji
Nano bilim ve nano teknolojinin tam manasıyla bir tanımı bulunmamakla birlikte genel görüşe göre 1-100 nanometre boyutlarda maddelerin anlaşılması, kontrol edilmesi ve atomsal seviyede değiştirilip işlevsel hale getirilmesi olarakta tanımlanabilir.
nano teknoloji ölçü olarak nanometre adı verilen(kısa şekli nm) bir ölçme birimini kullanılır. Her bir ölçüde 1 milyar nm vardır. Her bir nm sadece üç ile 5 atom genişliğindedir yani ortalama bir insan saç kalınlığından yaklaşık 40,000 kez daha küçüktür.
Nano teknoloji nerlerde kullanılır?
1- malzeme ve imalat Sektörü
2- Nano Elektronik ve Bilgisayar Teknolojileri
3- Tıp ve Sağlık Sektörü
4- Havacılık ve uzay Araştırmaları
5- Çevre ve Enerji
6- Bioteknoloji ve Tarım
nano teknoloji günümüzde ki hedefleri nelerdir?
1- Molekülleri ve atomları değiştirerek yeni, ideal, önceden planlanmış maddeler üretmek.
2- Moleküllerin önceden planlanmış şekilde kendi kendilerini çoğaltmasını sağlamak.
3- Moore yasasının ön gördüğünden daha hızlı bir ilerlemeye erişebilmek.
4- Canlı ve cansızların bir arada ki işlevselliğini arttırmak.
Nano teknolojinin faydaları nelerdir?
Nano teknoloji sayesinde daha az yer kaplayan, daha az enerji harcayan ürünler daha az maliyetle daha fazla üretilebilmektedir.
Sözlükte Nano teknoloji ne anlama gelmektedir?
Madde atomik veya moleküler boyutta incelenerek yepyeni özelliklerinin açığa çıkarılması.
Eyfel Kulesini Kim Yaptı? Nasıl Yaptı? Eyfel Nasıl Yapıldı?
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Bir sembol olan bu güzel anıtın kim tarafından nasıl ve ne amaçla yapıldığını bulabileceğiniz nacizane bir yazı ....
Çok kimse için Paris’in sembolü, arması anlamını taşıyan Eyfel Kulesi, Paris’te Champs de Mars’da yükselir. Yapısı demir-çelik olup, yüksekliği yaklaşık olarak 310 metredir. Tabanının kapladığı zeminden yükselen, taşıyıcı, destekleyici dört kolon, yükseldikçe içe doğru kıvrılır. Yaklaşık olarak 190 metre yükseklikte, tek bir kolon halini alır.Bu düzeyde bulunan platformda bir lokanta ve bir sinema vardır.
Halk, camla çevrelenmiş bir gözlem salonunun bulunduğu üçüncü platforma kadar kabul edilir. Buradan bakıldığında çevre 50 mil ötelere kadar görebilirler. Merkez asansörlerin her platforma açılışı bulunmaktadır.Ayrıca 1927 basamaklı bir merdiven de vardır.En tepedeki dördüncü platform halka açık değildir. Burada bir radyo istasyonu çalışmaktadır.
Kule, 1889 uluslararası Paris Sergisi dolayısıyla Alexandre Gustave Eiffel (1832-1923) tarafından yapılmıştır. Sergiyle ilgili öteki yapılar kalktıktan sonra da yerinde bırakılmıştır. O zamanki parayla bir milyon dolardan fazla paraya çıktığı bilinmektedir.
Washington Anıtı, Büyük Ehram, Hürriyet Anıtı da dahil, yeryüzündeki en yüksek yapılardan biridir. Sadece New Yorktaki Empire State Building ve Chrysler Building gökdelenleri Eiffel Kulesi’ni geçen yükseklikte yapılardır.
Çok kimse için Paris’in sembolü, arması anlamını taşıyan Eyfel Kulesi, Paris’te Champs de Mars’da yükselir. Yapısı demir-çelik olup, yüksekliği yaklaşık olarak 310 metredir. Tabanının kapladığı zeminden yükselen, taşıyıcı, destekleyici dört kolon, yükseldikçe içe doğru kıvrılır. Yaklaşık olarak 190 metre yükseklikte, tek bir kolon halini alır.Bu düzeyde bulunan platformda bir lokanta ve bir sinema vardır.
Halk, camla çevrelenmiş bir gözlem salonunun bulunduğu üçüncü platforma kadar kabul edilir. Buradan bakıldığında çevre 50 mil ötelere kadar görebilirler. Merkez asansörlerin her platforma açılışı bulunmaktadır.Ayrıca 1927 basamaklı bir merdiven de vardır.En tepedeki dördüncü platform halka açık değildir. Burada bir radyo istasyonu çalışmaktadır.
Kule, 1889 uluslararası Paris Sergisi dolayısıyla Alexandre Gustave Eiffel (1832-1923) tarafından yapılmıştır. Sergiyle ilgili öteki yapılar kalktıktan sonra da yerinde bırakılmıştır. O zamanki parayla bir milyon dolardan fazla paraya çıktığı bilinmektedir.
Washington Anıtı, Büyük Ehram, Hürriyet Anıtı da dahil, yeryüzündeki en yüksek yapılardan biridir. Sadece New Yorktaki Empire State Building ve Chrysler Building gökdelenleri Eiffel Kulesi’ni geçen yükseklikte yapılardır.
Kısaca Eyfel Kulesi Tarihi. Özellikleri, Eyfel Kulesi Özellikleri
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Kısaca Eyfel Kulesi hakkında özet bilgiler tarihi özellikleri,Uzunluğu
Eyfel Kulesi, yapımından bu yana kendisini ziyaret eden 200,000,000'den fazla insanla, dünyanın yılda en çok ziyaret edilen paralı anıtıdır. Yılda yaklaşık altı milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 24 metre yüksekliğindeki televizyon anteni ile birlikte kulenin yüksekliği 324 metredir.
Bu yükseklik yaklaşık olarak 81 katlı bir binaya eş değerdir. 1887'de yapımına başlandığında “dünyanın en uzun anıtı” ünvanını Washington Anıtı’ndan alan kule, bu ünvanı 1930'da New York şehrindeki Chrysler Binası’nın yapımına kadar taşımıştır. Eyfel Kulesi günümüzde ise Fransa’nın en yüksek 5. yapısıdır.
Eyfel kulesi tarihi
Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde inşa edilmiştir. Aslında kulenin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin 'in siparişi üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre'dir.
Meslektaşı Emile Nouguier ile beraber ilk tasarımları yapmıştır. Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmıştır. Böylelikle Eyfel Kulesi, daha başından, kazanç sağlayan bir şirket görünümüne bürünmüştü. 3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirdi. Hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o günün şartlarında şaşırtıcı bir durumdur.
Eyfel kulesi teknik özellikleri
Eyfel kulesi kaç metre yüksekliktedir: Eyfel Kulesi'nin birinci katı 57 metre, ikinci katı 115 metre ve en tepedeki katı ise 276 metre yüksekliğindedir. Eyfel Kulesi 300 m yüksekliktedir. Zirvesindeki televizyon vericileri 27 m daha yükseklik kazandırır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan çelik yerine demirden inşa edilmiş, özel teknikler sayesinde günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.
2014 Yetenek Sizsiniz Birincisi Kim?
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Sihirbazlık gösterileriyle büyük ilgi gören Kıvanç ve Burak 2014 yılının Yetenek sizsiniz programından birinci olarak çıkmayı başardılar....
Yetenek Sizsiniz Türkiye'nin 2014 yılı şampiyonu, illüzyonist Kıvanç ve Burak'ın gösterileri izleyenleri şok etti. İşte Türkiye'nin merak ettiği ikilinin büyük sırrı...
Kıvanç ve Burak, illüzyon sanatının gizemli kapısını 90'lı yıllarda açtılar. Usta-çırak ilişkisiyle süre gelen bu sanatı yurtdışındaki mentorları sayesinde öğrenmeye başladılar.
Sihirbazlık eğitmenliği konusunda tanınan ve kendi alanlarının uzmanları; Docc Hilford, Will Tsai, Eric Jones, Martino, Ian Rowland, Jasper Blakeley, Benjamin Earl, Dani DaOrtiz, Miguel Angel Gea, Hayashi, Mickael Chatelain ve Peter Eggink gibi ünlü isimlerden eğitim aldılar.
2002 yılında David Copperfield ve Criss Angel gibi ünlü sihirbazların üyesi olduğu IBM (International Brotherhood of Magicians) tarafından üyelikleri kabul edildi.
Yetenek Sizsiniz Türkiye'nin 2014 yılı şampiyonu, illüzyonist Kıvanç ve Burak'ın gösterileri izleyenleri şok etti. İşte Türkiye'nin merak ettiği ikilinin büyük sırrı...
Kıvanç ve Burak, illüzyon sanatının gizemli kapısını 90'lı yıllarda açtılar. Usta-çırak ilişkisiyle süre gelen bu sanatı yurtdışındaki mentorları sayesinde öğrenmeye başladılar.
Sihirbazlık eğitmenliği konusunda tanınan ve kendi alanlarının uzmanları; Docc Hilford, Will Tsai, Eric Jones, Martino, Ian Rowland, Jasper Blakeley, Benjamin Earl, Dani DaOrtiz, Miguel Angel Gea, Hayashi, Mickael Chatelain ve Peter Eggink gibi ünlü isimlerden eğitim aldılar.
2002 yılında David Copperfield ve Criss Angel gibi ünlü sihirbazların üyesi olduğu IBM (International Brotherhood of Magicians) tarafından üyelikleri kabul edildi.
20. Yüzyıl İcatları Nelerdir? İnternetin İcadı
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
İnternetten kredi kartı icadına kadar son dönemin icadları sizlerle;
1900-1910:
Kont Von Zeplin, Zeplin’i, King Camp Gillette Jileti, elektrik süpürgesi, kol saati, Tungsten ampulü ve Henry Fort 4 silindirli ilk motorlu arabayı geliştirdi.
1911-1920:
Hans Geiger Radyasyon ölçüm cihazı, elektrikli bulaşık makinesi, Renkli sinema filmi, radyo ve turbo motor icat edilip geliştirildi.
1921-1930:
İnsülin bulundu, İngilizler ilk uçak gemisini yaptı, Fransız Ramon difteri aşısını buldu. Amerikalı Armstrong ilk FM yayınını yaptı, Heisenberg Atom çekirdeğinin yapısını ortaya çıkardı, NewYork ile Londra arasında telefon hattı kuruldu, Siemens markası telefonun görünümünü değiştirdi, ilk dondurulmuş gıda piyasaya sürüldü.
1931-1940:
Yapay zekayla ilgili ilk adımlar atıldı, elektronik mikroskop bulundu, otomatik çamaşır makinesi geliştirildi, Kortizon bulundu, naylondan yapılan ilk ürün olan diş fırçası üretildi. Almanlar, havadan denize fırlatılan füze geliştirdiler, plütonyum bulundu.
1941-1950:
Uçaklar için fırlatma koltuğu yapıldı, Napalm icat edildi, Molotof kokteyli yapıldı. Sovyetler MR’ı buldu. Amerikalılar DNA’yı keşfettiler. Antibiyotik bulundu. Mikrodalga fırın yapıldı, plastik lens icat edildi, ilk 45’lik plak Amerika’da piyasaya çıktı. Kredi kartı yapıldı, ilk böbrek nakli ameliyatı yapıldı.
1951-1960:
Transistör bulundu, ilk renkli TV yayını Amerika’da yapıldı. Uçakla ses hızı aşıldı. İlk transistorlü radyo yapıldı, doğum kontrol hapı bulundu. Amerika’lı Leskell EKG’yi icat etti. Kromozom sayısı tespit edildi, ilik nakli yapıldı. İlk renkli video kamera geliştirildi. Laser bulundu.
1961-1970:
İlk müzik kaseti yapıldı. Esnek lens bulundu. Howercraft geliştirildi. İlk kalp nakli yapıldı. İlk video kaset yapıldı. Japonlar küçük hesap makinesi geliştirdiler.
1971-1980:
Hepatit B aşısı bulundu, fiber kablo geliştirildi, sacnner yapıldı. Işık hızı tespit edildi. Bellek ( hafıza ) kartı icat edildi. İlk walkman üretildi, ilk tüp bebek doğdu. Compact Disk ( CD ) geliştirildi.
1981-1990:
AIDS hastalığı bulundu. İlk klonlama yapıldı. Japonlar damar içinde dolaşan minik robot üretti. Kromozomların haritası çıkarıldı.
1991-2000:
İnternet icat edildi.
1900-1910:
Kont Von Zeplin, Zeplin’i, King Camp Gillette Jileti, elektrik süpürgesi, kol saati, Tungsten ampulü ve Henry Fort 4 silindirli ilk motorlu arabayı geliştirdi.
1911-1920:
Hans Geiger Radyasyon ölçüm cihazı, elektrikli bulaşık makinesi, Renkli sinema filmi, radyo ve turbo motor icat edilip geliştirildi.
1921-1930:
İnsülin bulundu, İngilizler ilk uçak gemisini yaptı, Fransız Ramon difteri aşısını buldu. Amerikalı Armstrong ilk FM yayınını yaptı, Heisenberg Atom çekirdeğinin yapısını ortaya çıkardı, NewYork ile Londra arasında telefon hattı kuruldu, Siemens markası telefonun görünümünü değiştirdi, ilk dondurulmuş gıda piyasaya sürüldü.
1931-1940:
Yapay zekayla ilgili ilk adımlar atıldı, elektronik mikroskop bulundu, otomatik çamaşır makinesi geliştirildi, Kortizon bulundu, naylondan yapılan ilk ürün olan diş fırçası üretildi. Almanlar, havadan denize fırlatılan füze geliştirdiler, plütonyum bulundu.
1941-1950:
Uçaklar için fırlatma koltuğu yapıldı, Napalm icat edildi, Molotof kokteyli yapıldı. Sovyetler MR’ı buldu. Amerikalılar DNA’yı keşfettiler. Antibiyotik bulundu. Mikrodalga fırın yapıldı, plastik lens icat edildi, ilk 45’lik plak Amerika’da piyasaya çıktı. Kredi kartı yapıldı, ilk böbrek nakli ameliyatı yapıldı.
1951-1960:
Transistör bulundu, ilk renkli TV yayını Amerika’da yapıldı. Uçakla ses hızı aşıldı. İlk transistorlü radyo yapıldı, doğum kontrol hapı bulundu. Amerika’lı Leskell EKG’yi icat etti. Kromozom sayısı tespit edildi, ilik nakli yapıldı. İlk renkli video kamera geliştirildi. Laser bulundu.
1961-1970:
İlk müzik kaseti yapıldı. Esnek lens bulundu. Howercraft geliştirildi. İlk kalp nakli yapıldı. İlk video kaset yapıldı. Japonlar küçük hesap makinesi geliştirdiler.
1971-1980:
Hepatit B aşısı bulundu, fiber kablo geliştirildi, sacnner yapıldı. Işık hızı tespit edildi. Bellek ( hafıza ) kartı icat edildi. İlk walkman üretildi, ilk tüp bebek doğdu. Compact Disk ( CD ) geliştirildi.
1981-1990:
AIDS hastalığı bulundu. İlk klonlama yapıldı. Japonlar damar içinde dolaşan minik robot üretti. Kromozomların haritası çıkarıldı.
1991-2000:
İnternet icat edildi.
Kısırlık Belirtileri? Kısırlık Nasıl Anlaşılır?
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Kısırlık hakkında, Kadında ve erkekte Kısırlık belirtilerinin ne olduğu ve kısırlığın anlaşılması için yapılan tetkikler hakkında bilgiler sizlerle;
Kısırlık belirtileri nelerdir?
1 yıldan uzun süre boyunca çiftin korunmadığı halde bebek sahibi olmaması.
Kadında, düzenli adet görmemek ya da hiç adet olmamak.
Kilo alımı ve buna bağlı olarak hormon bozuklukları. Aşırı kıllanma, sivilcelenme vs.
Kadında, süt hormonunun artması ve meme bölgesinden süt gelmesi.
Kasıklarda ağrı ve kramplar.
Erkeklerde meni azalması olarak sayılabilir.
Bütün bu belirtiler net olarak kısırlık diye betimlenmez. Çünkü geniş çaplı araştırmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hiç spermi olmayan erkek hastalarda alınan doku örnekleri ile laboratuar ortamında sperm üretilmektedir.
Kısırlık için yapılan tetkikler nelerdir?
Kadınlarda rahim filmi ve görüntülenme ve hormon tahlilleri yapıldıktan sonra, rahimde myom, kist, polip gibi oluşumlar ve yumurtalıklar kontrol edilecektir. Hekim sizden rahim filmini rahim dokusunda yapışıklık, gebeliğin oluşmasına engel olacak anormal durumlar ve tüplerin tıkalı olup olmadığını anlamak için ister. Adet bitiminden 1 hafta sonra rahim filmi çekilir. Ağrı gibi bir durum söz konusu değildir. Yaklaşık 10 dakika kadar sürer. Laparoskopi uygulamasında ise rahime göbek deliğinden girilir ve içeride olan polip, miyom ve kistlerin yeri tespit edilerek müdahale edilebilir. Erkeklerde semen analizleri yapılır ve kadında yapılan testler ile tam tanı koyulabilir. Erkeklerde semen analizi için 3-5 günlük cinsel perhiz önerilir. Erkeklerde, anatomik bozukluklar, hormonal nedenler, varikosel, kanser tedavisi, genetik rahatsızlıklar kısırlık nedenlerinin başında gelir.
Kısırlık belirtileri nelerdir?
1 yıldan uzun süre boyunca çiftin korunmadığı halde bebek sahibi olmaması.
Kadında, düzenli adet görmemek ya da hiç adet olmamak.
Kilo alımı ve buna bağlı olarak hormon bozuklukları. Aşırı kıllanma, sivilcelenme vs.
Kadında, süt hormonunun artması ve meme bölgesinden süt gelmesi.
Kasıklarda ağrı ve kramplar.
Erkeklerde meni azalması olarak sayılabilir.
Bütün bu belirtiler net olarak kısırlık diye betimlenmez. Çünkü geniş çaplı araştırmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hiç spermi olmayan erkek hastalarda alınan doku örnekleri ile laboratuar ortamında sperm üretilmektedir.
Kısırlık için yapılan tetkikler nelerdir?
Kadınlarda rahim filmi ve görüntülenme ve hormon tahlilleri yapıldıktan sonra, rahimde myom, kist, polip gibi oluşumlar ve yumurtalıklar kontrol edilecektir. Hekim sizden rahim filmini rahim dokusunda yapışıklık, gebeliğin oluşmasına engel olacak anormal durumlar ve tüplerin tıkalı olup olmadığını anlamak için ister. Adet bitiminden 1 hafta sonra rahim filmi çekilir. Ağrı gibi bir durum söz konusu değildir. Yaklaşık 10 dakika kadar sürer. Laparoskopi uygulamasında ise rahime göbek deliğinden girilir ve içeride olan polip, miyom ve kistlerin yeri tespit edilerek müdahale edilebilir. Erkeklerde semen analizleri yapılır ve kadında yapılan testler ile tam tanı koyulabilir. Erkeklerde semen analizi için 3-5 günlük cinsel perhiz önerilir. Erkeklerde, anatomik bozukluklar, hormonal nedenler, varikosel, kanser tedavisi, genetik rahatsızlıklar kısırlık nedenlerinin başında gelir.
Campusso Üyelik İptal Etme, Üyelik İptali Campusso
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
İçerisinde sadece üniversite öğrencilerini barındıran ve üyelik iptali henüz olmayan bir sosyal ağ konumunda ...:) Umuyoruz ki daha da ilerleyen zamanlar da campussonun da üyelik iptali ya da kayıt silme veyahut dondurma seçenekleri olabilsin ve girmek istemeyenler rahat bir nefes alabilsin...
Campusso Nedir? Campussa Kayıt Olma, Campusso Hakkında
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Campussoya kayıt olmak için siteye girip üye olmanız yeterli :) Ancak üyelik sırasında Tc kimlik no istenilmesi sizi kuşkulandırmasın sahte hesapların önünü kesmek gibi alanlardın önünü kesmek adına alınan bir güvenlik yöntemi sayılır...
Kayıt için tıklayınız >>
Ayrıca belirtmek isterim ki sitenin kuruluşu hakkında bilgi isterseniz buyrun ;
KONYA nın Selçuklu ilçesinde yaşayan 27 yaşındaki Fatih Bilici, geçtiğimiz yıl sosyal paylaşım sitesi kurmaya karar verdi ve o güne kadar ticaretten kazandığı spor arabasını, evini satarak ve birikimini ortaya koyarak ofis kiralayıp çoğunluğu İstanbul'da olan 13 yazılımcı, tasarımcı ve tekniker ile irtibata geçti.
Bilici, merkezi Konya'da olan ofisin ardından İstanbul'da bulunan yazılımcılar için de orada bir ofis kiraladı. Yapılan 1 yıllık çalışmaların ardından ise ortaya tamamen milli nitelik taşıyan "Campusso"' ismini verdikleri sosyal paylaşım sitesi çıktı. 1 Ocak'ta test yayınına başlayan ve yalnızca üniversite öğrencilerine yönelik olan sitenin kulaktan kulağa yayılması ile şuan da farklı üniversitelerden 2 bin 500 üyesi oldu.
2014 Key Listesi Sorgula, 2014 Key Ödemesi, Listesi
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
2014 key lisesi ve ödemeleri hakkında bilgi ve key ödemesine hak kazanan ve listede isminizin olup olmadığını öğrenmek için tıklayınız...
Konut Edindirme Yardımı (KEY) kapsamında ödeme yapılacak hak sahipleri belli oldu.
İlgili kanun ve yönetmelik uyarınca Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi tarafından hazırlanan hak sahipleri listesi, Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Ödemelerde T.C. kimlik numarasının bildirilmesinin zorunlu olduğu belirtildi.
Sorgulama yapmak için tıklayınız >>
Konut Edindirme Yardımı (KEY) kapsamında ödeme yapılacak hak sahipleri belli oldu.
İlgili kanun ve yönetmelik uyarınca Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi tarafından hazırlanan hak sahipleri listesi, Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Ödemelerde T.C. kimlik numarasının bildirilmesinin zorunlu olduğu belirtildi.
Sorgulama yapmak için tıklayınız >>
Samsung Galaxy S5 Fiyatı, Özellikleri, Resimleri, S5 Fiyatı Ne Kadar?
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Samsung s4 ün ardından hızlı bir giriş yaparak S5 modelini de piyasaya sürdü....
Galaxy S5’e ait sızıntı haberlerde karşımıza çıkan Altın, Beyaz, Mavi ve Siyah renk seçeneklerinin doğrulandığı Unpacked 5 etkinliğinde IP67 sertifikası yani su geçirmezlik özelliği büyük ilgi gördü. Ultra Güç Kurtarma Modu ve Knox özelliğini duyuran Samsung, giyilebilir teknoloji ürünü olan Galaxy Gear’ın 2 nesili olan Galaxy Gear 2 ve Galaxy Gear NEO’yu tanıttı.
Teşekkür ederek sahnedeki yerini Samsung Avrupa Takımı’ndan Jean-Daniel’e bırakan J.K. Shin, yeni nesil üst seviye akıllı model için kurduğu güvenilir cümlelerle ziyaretçilerinin güvenini kazanmayı başarmış görünüyor. Galaxy Note 3’ün arka kapağındaki deriye benzer bir kapak kullanan Galaxy S5’in çağdaş ve yenilikçi bir görünüme sahip olduğu paylaşıldı.
5.1 inç büyüklüğündeki Full HD Super AMOLED ekran teknolojini kullanan Galaxy S5’te 2800 mAh batarya bulunuyor. Kullanılan Hybrit bir teknoloji sayesinde 0.3 saniyede hızlı resimler çekebilir, geliştirilen Wi-Fi MIMO internet teknoloji sayesinde 2 kat daha hızlı internette gezinebilirsiniz.
Şarjı %10 kalsa bile, Güç Kurtarma Modu’nda 24 saat bekleme yapabileceği paylaşılan Galaxy S5’in gizli dosyalar için özel bir şifreli klasörü de bulunacak.
Cem Adrian Biyografisi, Cem Adrian Kaç Yaşında? Resimleri
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Son zamanlar da büyükçe bir çıkış yapan Cem Adrian sevilmeye ve dinlenmeye devam ediyor.... Hatta Cem Adrian şarkısıyla ağlayanlar olduğunu görmekte mümkün ::)
Cem Adrian / Sanatçı
30 Kasım 1980 Edirne, İstanbul
Cem Adrian
Cem Adrian, müzisyen, besteci ve yapımcı. Ortalama bir insandan 3 kat daha uzun ses tellerine ve 4.5 oktavlık ses genişliğinie sahiptir.
30 Kasım 1980 tarihinde, Yugoslav kökenli bir ailenin ikinci çocuğu olarak Edirne’de dünyaya geldi. Ortaokul sıralarında müzikle ilgilenmeye başlayan Adrian, ilk bestelerini de bu yıllarda yaptı. 12 yaşından itibaren Edirne’de radyoculuk yapmaya başladı ve bu işi yaklaşık on yıl boyunca belirli aralıklarla devam ettirdi. Radyoculuğun müzik yapabilmesi için hayatında önemli bir yeri olduğunu belirten Cem Adrian, ilk albümünde yer alan iki şarkı dışında bütün şarkıları çalıştığı radyonun stüdyosunda kaydetti.
Sonraki yıllarda müzik piyasasında şansını denemek ve amaçladığı noktalara gelebilmek için İstanbul Kanatlarımın Altında’a gelen Adrian, 2003 yılında Serkan ve Efkan Erdal ile birlikte kurdukları “Mystika” adlı etnik müzik grubunda solist ve dansçı olarak çeşitli mekanlarda sahne aldı. 2004 yılında, bir kafede çalıştığı sırada, Fazıl Say’ın bir arkadaşı ile tanışma fırsatı yakaladı ve pek çok enstrüman sesini kendi sesiyle taklit ederek hazırladığı demosunu Fazıl Say’a ulaştırdı. Duyduğu sese hayran olan Say, Cem Adrian’ın Bilkent Üniversitesi’nde özel öğrenci statüsünde eğitim alması için önayak oldu.
2005 yılının Şubat ayında, 1997 ve 2003 yılları arasında Edirne’de kaydettiği demolardan ve 2004 yılının Ekim ayında Fazıl Say ile birlikte verdiği ilk konserin kayıtlarından oluşan “Ben Bu Şarkıyı Sana yazdım” adlı albümünü çıkardı.
2006 yılının sonbaharında, yapımcılığını kendi üstlendiği ikinci albümü “Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti” yi çıkaran Adrian, bu albümde yer alan ve albümle aynı adı taşıyan şarkısında, 134 kanal vokal kaydı yaparak hiç enstrüman kullanmadı. Albümün genel yapısı, Cem Adrian’ın, bas, tenor, mezzo, soprano ve koloratur soprano seslerinin koro kayıtları üzerine döşenen elektronik altyapılar oluşturdu. Bu albüme Denizhan, Umay Umay ve Suicide vokalleri ile katkılarda bulunmuşlardır.
Cem Adrian şu sıralar, son albümünün yan prodüktörlüğünü yapan Emin Yasin Vural ile birlikte elektronik ağırlıklı bir albüm hazırlığında. Adrian aynı zamanda, 2008 yılının Mart ayında piyasaya çıkarmayı planladığı “Essensials/Seçkiler-1″ adlı albümünün de hazırlıklarını sürdürmekte.
Fazıl Say’ın anlatımı ile Cem Adrian
Anlatması zor! En peslerden koloratur ötesi en tizlere yayılan, dile kolay, 4.5 oktavlık bir sese sahip. Sahip, evet! İç-sesi olarak da sahip: duygusuyla, hakimiyeti ve güzelliğiyle… Bütün bu renk ve ahenk paletine yön veren “Cem-erkek-sesi,” “Cem-kadın-sesi,” “Cem-çocuk-sesi,” sesleri, ses renkleri ve iç-sesleri… “Hassas” diyor doktorlar; ses telleri normal insanin 3 katı uzunluğunda…
:
Milliyet Gazetesi yazarı Elif Korap’ın Cem Adrian ile 13 Şubat 2005 tarihli röportajı
Hikayenizin bugüne kadar duyduklarımızdan ne farkı var?
“Bilmiyorum.”
Nasıl başlıyor peki?
“Etiler’de bir kahvede fal bakıyorum. Eylül ayındayız. Devamlı fal baktığım bir müşterim var. Fazıl Say’ın arkadaşı. Müzisyen olmak istediğimi de biliyor. Kendi bestelerimden doldurduğum bir demoyu ona veriyorum. O da Fazıl Say’a götürüyor ve dinletiyor. Aynı gece telefonum çalıyor.”
Saat, yer?
“Evdeyim, akşam 8.00 civarı. İşten çıkmışım, evde dinleniyorum. Bilmediğim bir numara arıyor. Açıyorum. “Ben Fazıl” diyor. Sesinden tanıyorum. İnanılmaz bir heyecan. Fazıl Say beni arıyor! “Müziğini dinledim, yarın bir yemek yiyelim mi?” diyor. İnanamıyorum. O geceyi internette çalışarak geçiriyorum. Ya bana klasik müzikle ilgili bir şey sorarsa, kendisiyle ilgili bir şey sorarsa… Ertesi gün yemekte Fazıl Say karşımda.”
Size ne diyor?
“Bana, bu sesle müzik eğitimi alırsam bir dünya starı olabileceğimi söylüyor. Daha beni hiç dinlemeden üstelik. Sadece o demoyla. Sonra “Seni Ankara’da bazı hocalara dinletmek istiyorum” diyor. Üç gün sonra Ankara’dayım. Her şey çok hızlı gelişiyor. Bilkent Senfoni Orkestrası’nın şefi, ses uzmanı İbrahim Yazıcı’nın karşısındayım. Beni dinliyor. Fazıl Say’a “Çok kullandığı için yıpranmış ama böyle bir ses dünyaya bin yılda bir gelebilir” diyor. Beni Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları’na “özel öğrenci” statüsüyle alıyorlar. O güne kadar nota bile bilmiyorum. ”
“Ben tek başıma bir koroymuşum, öyle diyorlar”
Neymiş yani sesiniz? Bas mı, bariton mu, tenor mu?
“Sesim bas, bariton, tenor, kontrtenor, alto, soprano… Hepsi benim sesim. Bir tek sesim yok benim. Zaten onlar da sesimde bir tuhaflık olduğunu fark ediyorlar ve beni İstanbul’da önemli bir ses doktoruna gönderiyorlar. Fazıl Say randevu alıyor benim için. Ve doktor şaşırıyor. Çünkü ses tellerimin normal insanınkinin üç katı uzunlukta olduğunu öğreniyoruz! Herkes çok şaşkın. Fazıl bey, İbrahim bey, doktor…”
Ne kadar olması gerek ses tellerinin uzunluğunun?
“Nomalde 1,5 santim civarında oluyormuş.”
Ses tellerinizin normal bir insanın üç katı uzunluğunda olması ne anlama geliyor? Siz sakat mısınız, yoksa bu bir lütuf mu?
“Aslında haklısınız. Sonuçta anormalite. Ama iyi bir anormallik tabii. Zararı yok, bana faydası var. Ama bir yandan da başka insanlara göre ses tellerim çok daha hassas. Çok dikkat etmem gerekiyor. Bir insan sesine değil, pek çok başka insanın sesine sahibim.” Tek başına bir koro musunuz siz?
“Öyle diyorlar!”
“Hiç enstrümanım yoktu, o yüzden kayıt yaparken trompet oluyordum, sonra kontrbas oluyordum”
Siz ne zaman fark ediyorsunuz kendinizde bu sıra dışı durumu?p> “Sesimi mi? Sesimin herkesinkinden farklı olduğunu bilmiyorum aslında. Ama bir gün müzisyen olacağımı biliyorum. İlkokuldan beri. Belki 7-8 yaşlarından beri…”
Nasıl?
“7-8 yaşındayken derslerde, teneffüslerde kaset kapakları tasarlıyorum. O kadar eminim yani ileride müzisyen olup kaset çıkaracağıma. Sonra eve gidiyorum, evdeki teybe sesimi kaydediyorum. Besteler yapıyorum, şarkı söylüyorum. Bir gün keşfedileceğimden eminim. Biliyorum bunu.”
Aileniz ne diyor bu durumunuza? Köyün delisi gözüyle mi bakıyorlar size?
“Köyün değil de, evin delisi gibi belki. Ama onlar tam olarak farkında değil durumun. Yani benim müzisyen olmak istediğimi bilmiyorlar. Ama ben, söylemesem de biliyorum. Aklım fikrim müzikte. Madonna dinliyorum, Michael Jackson dinliyorum. Kendi bestelerimi yapıyorum.”
Henüz ilkokuldayken mi?
“Evet ve benim gibi birkaç arkadaşım daha var. Bulmuşum kendim gibi insanları yani. Hepimiz kaset kapaklarımızı tasarlıyoruz. Aramızda rekabet bile var. Sonra tabii yollar ayrılıyor. Herkes üniversite derdinde, ben üniversiteye gitmeyi bile düşünmüyorum. Çünkü müzisyen olacağım! Liseden sonra Edirne’de bir radyoda DJ olarak çalışmaya başlıyorum. Bu arada söylemiş miydim, ailemle Edirne’de yaşıyoruz.”
Evet. Röportajdan önce…
“DJ olmak tabii teknik imkanlarımı evdekine oranla artırıyor. İşim bittikten sonra stüdyoda kalıp ses kayıtlarımı yapıyorum. Kendi bestelerimi söylüyorum. Bu arada enstrüman olmadığı için enstrüman da ben oluyorum. Araya trompet mi girmesi gerek, trompet sesi çıkarıyorum. Kontrbas mı gerek, kontrbas oluyorum.”
Bunun özel bir durum olduğunun farkında mısınz?
“Hayır. O sesleri çıkarabilmemin özel bir durum olduğunun farkında değilim. Saf saf, sadece enstrüman olmadığı için, yani mecburen kendi sesimle kapatıyorum açıkları. Bana herkes bu sesleri çıkarabilirmiş gibi geliyor. Ama müziğimin iyi olduğunu biliyorum. İyi müzik yapıyorum ve biliyorum ki keşfedileceğim. Bu arada doldurduğum demoları İstanbul’daki ünlü müzik şirketlerine gönderiyorum.”
Yanıt?
“Olumsuz. Hepsi geri çeviriyor. “Teşekkür ederiz, ama biz sizin için ne yapabiliriz?” diyorlar. Yılmıyorum. Çünkü biliyorum. Sadece doğru yer olmadığı için olmuyor.”
Hani şu müzik şirketlerini yıldıran tiplerden misiniz!
(Gülüyor) “Biraz öyle oldu galiba. Olumsuz yanıt geliyor ama ben yenisini doldurup gönderiyorum. ”
“İstanbul’a geleli 1,5 yıl olmuştu, hâlâ fal bakıyordum”
İstanbul’a nasıl geliyorsunuz?
“İstanbul’daki bir arkadaşım “Bu işleri yapacaksan, İstanbul’a gelmen gerek” diyor. Haklı. Kararımı veriyorum. İstanbul’dayım. Taksim’de bir ev tutuyorum. Bütün radyolara, müzik şirketlerine başvuruyorum. DJ olabilirim, cingıllar hazırlayabilirim. Ama iş yok! 17 gün sonunda İstanbul’da tüm param bitmiş olarak kalıyorum. Fal baktığımı bilen bir arkadaşım Taksim’de bir kafede fal bakacak birilerini aradıklarını söylüyor ve işe başlıyorum. Artık falcıyım!”
Müzik hayalleri bitiyor mu?
“Bitmiyor ama iyice uzaklaşıyorum. Yalnız üç arkadaş Mystica diye bir grup kuruyoruz ve The Ritz-Carlton, Çırağan gibi otellerde dans ve müzik gösterisi yapıyoruz. Caz söylüyorum, rock söylüyorum… Gündüz fal bakıp gece de bazı partilerde sahneye çıkıyoruz. Bu arada Etiler’de bir kafeye geçiyorum yine falcı olarak. İstanbul’a geleli bir buçuk yıl olmuş. Biraz moralim bozulmaya başlıyor ama biliyorum yine de: Başaracağım. Veee…”
“Evet. Sonunda o doğru yeri buluyorum. Ve Fazıl Say’a ulaşıyorum.”
“İbo’ların döneminden olsaydım adım da Cem Çokses olurdu”
Albümünüz cuma günü piyasaya çıktı değil mi?
“Evet. Ben de inanamıyorum. Hep söyledim, biliyordum bunu ama bu kadar hızlı gerçekleşeceğini tahmin etmezdim. İmaj Müzik’ten çıktı albümüm. “Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım” albümün adı. “Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım”, Fazıl Say’ın o demoda dinlediği ve benimle tanışmak istemesine neden olan bestem. Ama albümde “Summertime”, “Uzun İnce Bir Yol”, “Kimler Geldi Kimler Geçti” de var. Diğerleri benim bestem. Ayrıca “Summertime”ın bir özelliği var. Fazıl Say’ın Bilkent konserinde yaptığımız canlı kayıttan alındı. Piyanoda Fazıl Say var. Onun dışındaki bütün sesleri ben çıkarıyorum. Yedi farklı sesim var o şarkıda.”
Fazıl Say’ın Bilkent’teki konserine kot pantolon ve sabo terlikle çıkmışsınız. Zevksizlikten mi, sıra dışı olmak için mi?
(Gülüyor) “Yok hayır. Onlar sabo değildi ama öyle görünmüş olabilir. Bence gayet şıktım. Ama benden başka herkes simsiyah giyinmişti. Benim dışımda Fazıl Say’ın diğer genç yetenekleri de vardı. Ben koyu renk bir pantolon, bordo ceket ve krem rengi ayakkabı giymiştim, ondan öyle algılandı galiba.”
Gerçi görmedim ama kulağa pek şık gelmiyor tarifiniz!
“Evet, kulağa hoş gelmiyor farkındayım ama görseniz beğenirsiniz bence.”
Peki. Ben bestenizi dinledim ama tanımlayamıyorum. Yaptığınız müziğin türü ne?
“Etnik-caz, etnik-pop belki. Nasıl tanımlayabilirim, ben de bilmiyorum.”
Bu arada soyadınızın anlamı nedir?
“Kendi seçimim. Eğer bir soydan söz ediyorsak bu geldiğim yer olmalı diye düşündüm. Edirneli olduğum için de Adrianapolis’e gönderme yaptım. Adrianapolis’in Adrian’ını aldım. İbrahim Tatlıses’lerin döneminden olsaydım Cem Çokses olurdum herhalde…
Şarkıları
Aşk Bu Gece Şehri Terk Ett
Aşktan Korkma
Ayağa Kalkabilirim
Bana Özel
Ben Geldim
Bu Şarkıyı Sana Yazdım
Düğüm
Harbe Giden Sarı Saçlı Çocuk
Hayat
Kar
Kimler Geldi Kimler Geçti
Merdivenler
Sessizce
Sonbahar
Vazgeçme
Yağmur (düet Denizhan)
Cem Adrian / Sanatçı
30 Kasım 1980 Edirne, İstanbul
Cem Adrian
Cem Adrian, müzisyen, besteci ve yapımcı. Ortalama bir insandan 3 kat daha uzun ses tellerine ve 4.5 oktavlık ses genişliğinie sahiptir.
30 Kasım 1980 tarihinde, Yugoslav kökenli bir ailenin ikinci çocuğu olarak Edirne’de dünyaya geldi. Ortaokul sıralarında müzikle ilgilenmeye başlayan Adrian, ilk bestelerini de bu yıllarda yaptı. 12 yaşından itibaren Edirne’de radyoculuk yapmaya başladı ve bu işi yaklaşık on yıl boyunca belirli aralıklarla devam ettirdi. Radyoculuğun müzik yapabilmesi için hayatında önemli bir yeri olduğunu belirten Cem Adrian, ilk albümünde yer alan iki şarkı dışında bütün şarkıları çalıştığı radyonun stüdyosunda kaydetti.
Sonraki yıllarda müzik piyasasında şansını denemek ve amaçladığı noktalara gelebilmek için İstanbul Kanatlarımın Altında’a gelen Adrian, 2003 yılında Serkan ve Efkan Erdal ile birlikte kurdukları “Mystika” adlı etnik müzik grubunda solist ve dansçı olarak çeşitli mekanlarda sahne aldı. 2004 yılında, bir kafede çalıştığı sırada, Fazıl Say’ın bir arkadaşı ile tanışma fırsatı yakaladı ve pek çok enstrüman sesini kendi sesiyle taklit ederek hazırladığı demosunu Fazıl Say’a ulaştırdı. Duyduğu sese hayran olan Say, Cem Adrian’ın Bilkent Üniversitesi’nde özel öğrenci statüsünde eğitim alması için önayak oldu.
2005 yılının Şubat ayında, 1997 ve 2003 yılları arasında Edirne’de kaydettiği demolardan ve 2004 yılının Ekim ayında Fazıl Say ile birlikte verdiği ilk konserin kayıtlarından oluşan “Ben Bu Şarkıyı Sana yazdım” adlı albümünü çıkardı.
2006 yılının sonbaharında, yapımcılığını kendi üstlendiği ikinci albümü “Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti” yi çıkaran Adrian, bu albümde yer alan ve albümle aynı adı taşıyan şarkısında, 134 kanal vokal kaydı yaparak hiç enstrüman kullanmadı. Albümün genel yapısı, Cem Adrian’ın, bas, tenor, mezzo, soprano ve koloratur soprano seslerinin koro kayıtları üzerine döşenen elektronik altyapılar oluşturdu. Bu albüme Denizhan, Umay Umay ve Suicide vokalleri ile katkılarda bulunmuşlardır.
Fazıl Say’ın anlatımı ile Cem Adrian
Anlatması zor! En peslerden koloratur ötesi en tizlere yayılan, dile kolay, 4.5 oktavlık bir sese sahip. Sahip, evet! İç-sesi olarak da sahip: duygusuyla, hakimiyeti ve güzelliğiyle… Bütün bu renk ve ahenk paletine yön veren “Cem-erkek-sesi,” “Cem-kadın-sesi,” “Cem-çocuk-sesi,” sesleri, ses renkleri ve iç-sesleri… “Hassas” diyor doktorlar; ses telleri normal insanin 3 katı uzunluğunda…
:
Milliyet Gazetesi yazarı Elif Korap’ın Cem Adrian ile 13 Şubat 2005 tarihli röportajı
Hikayenizin bugüne kadar duyduklarımızdan ne farkı var?
“Bilmiyorum.”
Nasıl başlıyor peki?
“Etiler’de bir kahvede fal bakıyorum. Eylül ayındayız. Devamlı fal baktığım bir müşterim var. Fazıl Say’ın arkadaşı. Müzisyen olmak istediğimi de biliyor. Kendi bestelerimden doldurduğum bir demoyu ona veriyorum. O da Fazıl Say’a götürüyor ve dinletiyor. Aynı gece telefonum çalıyor.”
Saat, yer?
“Evdeyim, akşam 8.00 civarı. İşten çıkmışım, evde dinleniyorum. Bilmediğim bir numara arıyor. Açıyorum. “Ben Fazıl” diyor. Sesinden tanıyorum. İnanılmaz bir heyecan. Fazıl Say beni arıyor! “Müziğini dinledim, yarın bir yemek yiyelim mi?” diyor. İnanamıyorum. O geceyi internette çalışarak geçiriyorum. Ya bana klasik müzikle ilgili bir şey sorarsa, kendisiyle ilgili bir şey sorarsa… Ertesi gün yemekte Fazıl Say karşımda.”
Size ne diyor?
“Bana, bu sesle müzik eğitimi alırsam bir dünya starı olabileceğimi söylüyor. Daha beni hiç dinlemeden üstelik. Sadece o demoyla. Sonra “Seni Ankara’da bazı hocalara dinletmek istiyorum” diyor. Üç gün sonra Ankara’dayım. Her şey çok hızlı gelişiyor. Bilkent Senfoni Orkestrası’nın şefi, ses uzmanı İbrahim Yazıcı’nın karşısındayım. Beni dinliyor. Fazıl Say’a “Çok kullandığı için yıpranmış ama böyle bir ses dünyaya bin yılda bir gelebilir” diyor. Beni Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları’na “özel öğrenci” statüsüyle alıyorlar. O güne kadar nota bile bilmiyorum. ”
“Ben tek başıma bir koroymuşum, öyle diyorlar”
Neymiş yani sesiniz? Bas mı, bariton mu, tenor mu?
“Sesim bas, bariton, tenor, kontrtenor, alto, soprano… Hepsi benim sesim. Bir tek sesim yok benim. Zaten onlar da sesimde bir tuhaflık olduğunu fark ediyorlar ve beni İstanbul’da önemli bir ses doktoruna gönderiyorlar. Fazıl Say randevu alıyor benim için. Ve doktor şaşırıyor. Çünkü ses tellerimin normal insanınkinin üç katı uzunlukta olduğunu öğreniyoruz! Herkes çok şaşkın. Fazıl bey, İbrahim bey, doktor…”
Ne kadar olması gerek ses tellerinin uzunluğunun?
“Nomalde 1,5 santim civarında oluyormuş.”
Ses tellerinizin normal bir insanın üç katı uzunluğunda olması ne anlama geliyor? Siz sakat mısınız, yoksa bu bir lütuf mu?
“Aslında haklısınız. Sonuçta anormalite. Ama iyi bir anormallik tabii. Zararı yok, bana faydası var. Ama bir yandan da başka insanlara göre ses tellerim çok daha hassas. Çok dikkat etmem gerekiyor. Bir insan sesine değil, pek çok başka insanın sesine sahibim.” Tek başına bir koro musunuz siz?
“Öyle diyorlar!”
“Hiç enstrümanım yoktu, o yüzden kayıt yaparken trompet oluyordum, sonra kontrbas oluyordum”
Siz ne zaman fark ediyorsunuz kendinizde bu sıra dışı durumu?p> “Sesimi mi? Sesimin herkesinkinden farklı olduğunu bilmiyorum aslında. Ama bir gün müzisyen olacağımı biliyorum. İlkokuldan beri. Belki 7-8 yaşlarından beri…”
Nasıl?
“7-8 yaşındayken derslerde, teneffüslerde kaset kapakları tasarlıyorum. O kadar eminim yani ileride müzisyen olup kaset çıkaracağıma. Sonra eve gidiyorum, evdeki teybe sesimi kaydediyorum. Besteler yapıyorum, şarkı söylüyorum. Bir gün keşfedileceğimden eminim. Biliyorum bunu.”
Aileniz ne diyor bu durumunuza? Köyün delisi gözüyle mi bakıyorlar size?
“Köyün değil de, evin delisi gibi belki. Ama onlar tam olarak farkında değil durumun. Yani benim müzisyen olmak istediğimi bilmiyorlar. Ama ben, söylemesem de biliyorum. Aklım fikrim müzikte. Madonna dinliyorum, Michael Jackson dinliyorum. Kendi bestelerimi yapıyorum.”
Henüz ilkokuldayken mi?
“Evet ve benim gibi birkaç arkadaşım daha var. Bulmuşum kendim gibi insanları yani. Hepimiz kaset kapaklarımızı tasarlıyoruz. Aramızda rekabet bile var. Sonra tabii yollar ayrılıyor. Herkes üniversite derdinde, ben üniversiteye gitmeyi bile düşünmüyorum. Çünkü müzisyen olacağım! Liseden sonra Edirne’de bir radyoda DJ olarak çalışmaya başlıyorum. Bu arada söylemiş miydim, ailemle Edirne’de yaşıyoruz.”
Evet. Röportajdan önce…
“DJ olmak tabii teknik imkanlarımı evdekine oranla artırıyor. İşim bittikten sonra stüdyoda kalıp ses kayıtlarımı yapıyorum. Kendi bestelerimi söylüyorum. Bu arada enstrüman olmadığı için enstrüman da ben oluyorum. Araya trompet mi girmesi gerek, trompet sesi çıkarıyorum. Kontrbas mı gerek, kontrbas oluyorum.”
Bunun özel bir durum olduğunun farkında mısınz?
“Hayır. O sesleri çıkarabilmemin özel bir durum olduğunun farkında değilim. Saf saf, sadece enstrüman olmadığı için, yani mecburen kendi sesimle kapatıyorum açıkları. Bana herkes bu sesleri çıkarabilirmiş gibi geliyor. Ama müziğimin iyi olduğunu biliyorum. İyi müzik yapıyorum ve biliyorum ki keşfedileceğim. Bu arada doldurduğum demoları İstanbul’daki ünlü müzik şirketlerine gönderiyorum.”
Yanıt?
“Olumsuz. Hepsi geri çeviriyor. “Teşekkür ederiz, ama biz sizin için ne yapabiliriz?” diyorlar. Yılmıyorum. Çünkü biliyorum. Sadece doğru yer olmadığı için olmuyor.”
Hani şu müzik şirketlerini yıldıran tiplerden misiniz!
(Gülüyor) “Biraz öyle oldu galiba. Olumsuz yanıt geliyor ama ben yenisini doldurup gönderiyorum. ”
“İstanbul’a geleli 1,5 yıl olmuştu, hâlâ fal bakıyordum”
İstanbul’a nasıl geliyorsunuz?
“İstanbul’daki bir arkadaşım “Bu işleri yapacaksan, İstanbul’a gelmen gerek” diyor. Haklı. Kararımı veriyorum. İstanbul’dayım. Taksim’de bir ev tutuyorum. Bütün radyolara, müzik şirketlerine başvuruyorum. DJ olabilirim, cingıllar hazırlayabilirim. Ama iş yok! 17 gün sonunda İstanbul’da tüm param bitmiş olarak kalıyorum. Fal baktığımı bilen bir arkadaşım Taksim’de bir kafede fal bakacak birilerini aradıklarını söylüyor ve işe başlıyorum. Artık falcıyım!”
Müzik hayalleri bitiyor mu?
“Bitmiyor ama iyice uzaklaşıyorum. Yalnız üç arkadaş Mystica diye bir grup kuruyoruz ve The Ritz-Carlton, Çırağan gibi otellerde dans ve müzik gösterisi yapıyoruz. Caz söylüyorum, rock söylüyorum… Gündüz fal bakıp gece de bazı partilerde sahneye çıkıyoruz. Bu arada Etiler’de bir kafeye geçiyorum yine falcı olarak. İstanbul’a geleli bir buçuk yıl olmuş. Biraz moralim bozulmaya başlıyor ama biliyorum yine de: Başaracağım. Veee…”
“Evet. Sonunda o doğru yeri buluyorum. Ve Fazıl Say’a ulaşıyorum.”
“İbo’ların döneminden olsaydım adım da Cem Çokses olurdu”
Albümünüz cuma günü piyasaya çıktı değil mi?
“Evet. Ben de inanamıyorum. Hep söyledim, biliyordum bunu ama bu kadar hızlı gerçekleşeceğini tahmin etmezdim. İmaj Müzik’ten çıktı albümüm. “Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım” albümün adı. “Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım”, Fazıl Say’ın o demoda dinlediği ve benimle tanışmak istemesine neden olan bestem. Ama albümde “Summertime”, “Uzun İnce Bir Yol”, “Kimler Geldi Kimler Geçti” de var. Diğerleri benim bestem. Ayrıca “Summertime”ın bir özelliği var. Fazıl Say’ın Bilkent konserinde yaptığımız canlı kayıttan alındı. Piyanoda Fazıl Say var. Onun dışındaki bütün sesleri ben çıkarıyorum. Yedi farklı sesim var o şarkıda.”
Fazıl Say’ın Bilkent’teki konserine kot pantolon ve sabo terlikle çıkmışsınız. Zevksizlikten mi, sıra dışı olmak için mi?
(Gülüyor) “Yok hayır. Onlar sabo değildi ama öyle görünmüş olabilir. Bence gayet şıktım. Ama benden başka herkes simsiyah giyinmişti. Benim dışımda Fazıl Say’ın diğer genç yetenekleri de vardı. Ben koyu renk bir pantolon, bordo ceket ve krem rengi ayakkabı giymiştim, ondan öyle algılandı galiba.”
Gerçi görmedim ama kulağa pek şık gelmiyor tarifiniz!
“Evet, kulağa hoş gelmiyor farkındayım ama görseniz beğenirsiniz bence.”
Peki. Ben bestenizi dinledim ama tanımlayamıyorum. Yaptığınız müziğin türü ne?
“Etnik-caz, etnik-pop belki. Nasıl tanımlayabilirim, ben de bilmiyorum.”
Bu arada soyadınızın anlamı nedir?
“Kendi seçimim. Eğer bir soydan söz ediyorsak bu geldiğim yer olmalı diye düşündüm. Edirneli olduğum için de Adrianapolis’e gönderme yaptım. Adrianapolis’in Adrian’ını aldım. İbrahim Tatlıses’lerin döneminden olsaydım Cem Çokses olurdum herhalde…
Şarkıları
Aşk Bu Gece Şehri Terk Ett
Aşktan Korkma
Ayağa Kalkabilirim
Bana Özel
Ben Geldim
Bu Şarkıyı Sana Yazdım
Düğüm
Harbe Giden Sarı Saçlı Çocuk
Hayat
Kar
Kimler Geldi Kimler Geçti
Merdivenler
Sessizce
Sonbahar
Vazgeçme
Yağmur (düet Denizhan)
Araba Lastiği Değiştirme, Lastik Nasıl Değiştirilir?
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Lastik değiştirme konusunda fikriniz olmayabilir ya da çok dikkat ettiğiniz bir konu değilken lastiğiniz patlayabilir tabi ki bayanlar için ve yeni öğrenen erkek sürücüler için geçerli olan bu yazıyı okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz...
Lastik değiştirmek için parka edeceğiniz yeri iyi seçmelisiniz. Diğer sürücüler tarafından rahatlıkla görülebileceğiniz bir yere park edin. Park ettiğiniz yere trafik işaretlerini ve uyarılarını ( reflektör gibi ) mutlaka yerleştirin.
Aracınızın el freninin çekilmiş olduğundan, dörtlülerinizi yaktığınızdan emin olun. Aracınızın ve kendinizin güvenliğini sağladıktan sonra, öncelikle patlak lastiğin jant kapağını yerinden çıkarın. Jant kapağı yoksa cıvataları gevşetmeye başlayın. Bijon anahtarı ile cıvataları saat yönünün tersinde döndürün.
lastik değişiminde kriko kullanımı
Aracınızı kaldırmak için krikonuzu yerleştirin. Krikonun da doğru bir şekilde yerleştiğinden emin olun. En önemli aşamalardan biri olan kriko yerleştirme, doğru yapılmadığı zaman aracınızın hasar almasına neden olabilir. Kum, yumuşak toprak, çimli zeminlerde kriko yere gömülebilir. Bu nedenle krikonun sert bir zemin üzerinde kurulduğundan emin olun. Krikonun aracınıza gelecek olan parçasının uygun yerde olduğunu kontrol edin.
patlamış lastik değişimi
Aracın kaldırma işlemini yaptıktan sonra, gevşettiğiniz cıvataları yerinden çıkarın. Patlamış lastiği artık yerinden çıkarabilirsiniz. Yedek lastiğinizi çıkardığınız lastiğin yerine oturtun ve cıvatalarını bijon anahtarı ile kuvvetli bir şekilde sıkıştırın. Kullandığınız yedek lastik ince lastikse, bir lastik tamircisine giderek patlak lastiğinizi tamir ettirin. Çünkü ince stepneler sadece kısa mesafelerde kullanılmak amaçlı konulmaktadır.
araba lastiği değiştirme
Lastiği iyice yerine oturttuğunuzdan emin olduktan sonra, krikoyu yavaşça indirin ve aracınızın lastiklerin üzerine oturmasını sağlayın. Son olarak da sıkıştırdığınız cıvataları iyice sıkılaştırın. Jant kapağınız yoksa artık yola koyulabilirsiniz, eğer jant kapağınız varsa da onu takmayı unutmayın. Herkese kazasız yolculuklar.
Lastik değiştirmek için parka edeceğiniz yeri iyi seçmelisiniz. Diğer sürücüler tarafından rahatlıkla görülebileceğiniz bir yere park edin. Park ettiğiniz yere trafik işaretlerini ve uyarılarını ( reflektör gibi ) mutlaka yerleştirin.
Aracınızın el freninin çekilmiş olduğundan, dörtlülerinizi yaktığınızdan emin olun. Aracınızın ve kendinizin güvenliğini sağladıktan sonra, öncelikle patlak lastiğin jant kapağını yerinden çıkarın. Jant kapağı yoksa cıvataları gevşetmeye başlayın. Bijon anahtarı ile cıvataları saat yönünün tersinde döndürün.
lastik değişiminde kriko kullanımı
Aracınızı kaldırmak için krikonuzu yerleştirin. Krikonun da doğru bir şekilde yerleştiğinden emin olun. En önemli aşamalardan biri olan kriko yerleştirme, doğru yapılmadığı zaman aracınızın hasar almasına neden olabilir. Kum, yumuşak toprak, çimli zeminlerde kriko yere gömülebilir. Bu nedenle krikonun sert bir zemin üzerinde kurulduğundan emin olun. Krikonun aracınıza gelecek olan parçasının uygun yerde olduğunu kontrol edin.
patlamış lastik değişimi
Aracın kaldırma işlemini yaptıktan sonra, gevşettiğiniz cıvataları yerinden çıkarın. Patlamış lastiği artık yerinden çıkarabilirsiniz. Yedek lastiğinizi çıkardığınız lastiğin yerine oturtun ve cıvatalarını bijon anahtarı ile kuvvetli bir şekilde sıkıştırın. Kullandığınız yedek lastik ince lastikse, bir lastik tamircisine giderek patlak lastiğinizi tamir ettirin. Çünkü ince stepneler sadece kısa mesafelerde kullanılmak amaçlı konulmaktadır.
araba lastiği değiştirme
Lastiği iyice yerine oturttuğunuzdan emin olduktan sonra, krikoyu yavaşça indirin ve aracınızın lastiklerin üzerine oturmasını sağlayın. Son olarak da sıkıştırdığınız cıvataları iyice sıkılaştırın. Jant kapağınız yoksa artık yola koyulabilirsiniz, eğer jant kapağınız varsa da onu takmayı unutmayın. Herkese kazasız yolculuklar.
Lekeler Nasıl Çıkar, Leke Temizleme Yöntemleri
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Bazen hayat öyle ters gider ki tutar en sevilen giysi koltuk ya da en sevilen herhangi bir şeyin başına birşey gelir:) Bu durumda ilk öneri tabiki bütçe doğrultusunda bi kuru temizlemeden yardım almak sonra kendi çabalarımızla lekelerden kurtulmak...
Çay – Kahve lekesi:
Pamuklu ve yünlü giysilerinizde leke yeniyse ılık bir suya bastırdığınız bezle ovun. Eski bir lekeyse limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçasıyla tampon yapın ve ılık suyla çalkalayın. Döşemelik kumaşlarda ise amonyaklı suya batırılmış bir bezle silmelisiniz.
Domates lekesi: Pamuklu ve yünlü giysilerinizde çiğ domates lekesi varsa soğuk suyla yıkayın. Pişmiş bir domates ya da salça lekesiyse amonyaklı bir pamukla silin.
Meyve lekesi: Pamuklu giysilerinizdeki meyve lekesini amonyak, su ve oksijenli su karışımıyla silin. Leke koyulaşmışsa karbonatlı soğuk suyla temizledikten sonra yıkayın.
Dondurma lekesi: Pamuklu giysilerdeki dondurma lekesinden kurtulmak için soğuk suyla yıkayın. Yünlü ve ipeklilerde ise tiner veya benzine batırılmış bir pamuk yardımıyla tampon yapın. Daha sonra lekenin üzerine talk ya da çöven pudrası serpin ve kuruyunca da fırçalayın.
Sirke lekesi: Yünlü, pamuklu ve ipekli giysilerinizdeki sirke lekesini soğuk su ve amonyakla sildikten hemen sonra soğuk suyla durulayın.
leke çıkarma
Çikolata lekesi: Pamuklu giysilerinizde çikolata lekesi henüz yeniyse sıcak suyla silin, kurumuş bir lekeyse üzerine kuru sabun sürerek sıcak suyla yıkayın. Yünlüler ve ipeklilerde ise lekeye amonyaklı suya batırılmış bir pamukla müdahale edin. Sentetik bir kumaş ise limonlu suyla nemlendirilmiş bezle silin ve ılık suyla yıkayın.
Mürekkep lekesi: Çalışanların birçoğunun sorunu olan mürekkep lekesinde ilk bilinmesi gereken şey, giysinizin asla sıcak suyun içine konulmamasıdır. Bu lekenin yayılmasına sebep olur. Leke tazeyken müdahele etmek başarı oranını yükseltir. Yoğun bir mürekkep lekesi varsa renk vermeyen kuru bir bez ya da kağıt havlu ile iyice emilmesini sağlayın. Sonrasında bir bardak su ve ağartıcı olmayan sıvı çamaşır deterjanını karıştırın. Temiz bir bez veya kağıt havlu ile lekenin üzerine tampon yapın. Son olarak da ılık suda giysinizi yıkayın.
Çay – Kahve lekesi:
Pamuklu ve yünlü giysilerinizde leke yeniyse ılık bir suya bastırdığınız bezle ovun. Eski bir lekeyse limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçasıyla tampon yapın ve ılık suyla çalkalayın. Döşemelik kumaşlarda ise amonyaklı suya batırılmış bir bezle silmelisiniz.
Domates lekesi: Pamuklu ve yünlü giysilerinizde çiğ domates lekesi varsa soğuk suyla yıkayın. Pişmiş bir domates ya da salça lekesiyse amonyaklı bir pamukla silin.
Meyve lekesi: Pamuklu giysilerinizdeki meyve lekesini amonyak, su ve oksijenli su karışımıyla silin. Leke koyulaşmışsa karbonatlı soğuk suyla temizledikten sonra yıkayın.
Dondurma lekesi: Pamuklu giysilerdeki dondurma lekesinden kurtulmak için soğuk suyla yıkayın. Yünlü ve ipeklilerde ise tiner veya benzine batırılmış bir pamuk yardımıyla tampon yapın. Daha sonra lekenin üzerine talk ya da çöven pudrası serpin ve kuruyunca da fırçalayın.
Sirke lekesi: Yünlü, pamuklu ve ipekli giysilerinizdeki sirke lekesini soğuk su ve amonyakla sildikten hemen sonra soğuk suyla durulayın.
leke çıkarma
Çikolata lekesi: Pamuklu giysilerinizde çikolata lekesi henüz yeniyse sıcak suyla silin, kurumuş bir lekeyse üzerine kuru sabun sürerek sıcak suyla yıkayın. Yünlüler ve ipeklilerde ise lekeye amonyaklı suya batırılmış bir pamukla müdahale edin. Sentetik bir kumaş ise limonlu suyla nemlendirilmiş bezle silin ve ılık suyla yıkayın.
Mürekkep lekesi: Çalışanların birçoğunun sorunu olan mürekkep lekesinde ilk bilinmesi gereken şey, giysinizin asla sıcak suyun içine konulmamasıdır. Bu lekenin yayılmasına sebep olur. Leke tazeyken müdahele etmek başarı oranını yükseltir. Yoğun bir mürekkep lekesi varsa renk vermeyen kuru bir bez ya da kağıt havlu ile iyice emilmesini sağlayın. Sonrasında bir bardak su ve ağartıcı olmayan sıvı çamaşır deterjanını karıştırın. Temiz bir bez veya kağıt havlu ile lekenin üzerine tampon yapın. Son olarak da ılık suda giysinizi yıkayın.
Yağ Lekesi Çıkarma, Yağ Lekesi Nasıl Çıkar? Neyle Çıkar?
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
İlk olarak kıyafetteki lekeyi çıkarma konusunda kendinize güveniniz yoksa bir kuru temizlemeye vermeniz daha sağlıklı karar olur :)
Pamuklu giysilerinizde lekeyi çıkarmak için yıkama yapmadan önce kuru bir şekilde sabunla ovalayın. Yünlü ve ipekli giysilerinizde oluşan lekenin üzerine hemen tuz, talk pudrası ya da çöven serpin. Yaptığınız bu uygulamada serptiğiniz malzemeler yağı iyice emdikten sonra fırçalayın. Tiner ya da benzine batırılmış bir pamukla lekeyi silin. Kumaşı kurutma kağıdının arasına yerleştirerek ütüleyin.
yağ lekesi çıkarmak
Kadife kumaşlı giysilerinizde kumaşın tersini çevirin. Bezin ya da tinere batırılmış bir kumaş parçasıyla tampon yapın. Sonrasında kumaşın tersinden nemli bir bez koyarak ütü yapın. Döşemelerinizin kumaşlarında yağ lekesi oluştuğunda, hemen çöven veya talk pudrasıyla lekeye müdahale edin. Bir saat bekledikten sonra iyice fırçalayın. Leke olan kumaş saten veya ipekliyse amonyaklı suya daldırılmış bir pamukla silin. Farklı tip kumaşlardaki lekeler için de tiner ya da benzine batırılmış bir bez parçası yardımıyla uygulama yapın.
yağ lekesi
Tereyağı lekesi: Pamuklu giysileriniz beyaz ya da renk çıkarmayan bir kumaşsa , soğuk su ile sabunlayın ve sıcak suyla çalkalayın. Boya verebilir diyorsanız, o zaman ılık su ve deterjan vasıtasıyla yıkayın. Yünlü, ipekli ve sentetik kumaşa sahip giysilerinizde tereyağı lekesini çıkarmak için dilerseniz tersinden, dilerseniz de yüzünden talk pudrası ya da çöven serpin. Çıkmıyorsa benzin ya da tinere bulanmış bir pamuk parçasıyla silerek, pudra serpin. Tam olarak kuruduktan sonra da iyice fırçalayın.
Pamuklu giysilerinizde lekeyi çıkarmak için yıkama yapmadan önce kuru bir şekilde sabunla ovalayın. Yünlü ve ipekli giysilerinizde oluşan lekenin üzerine hemen tuz, talk pudrası ya da çöven serpin. Yaptığınız bu uygulamada serptiğiniz malzemeler yağı iyice emdikten sonra fırçalayın. Tiner ya da benzine batırılmış bir pamukla lekeyi silin. Kumaşı kurutma kağıdının arasına yerleştirerek ütüleyin.
yağ lekesi çıkarmak
Kadife kumaşlı giysilerinizde kumaşın tersini çevirin. Bezin ya da tinere batırılmış bir kumaş parçasıyla tampon yapın. Sonrasında kumaşın tersinden nemli bir bez koyarak ütü yapın. Döşemelerinizin kumaşlarında yağ lekesi oluştuğunda, hemen çöven veya talk pudrasıyla lekeye müdahale edin. Bir saat bekledikten sonra iyice fırçalayın. Leke olan kumaş saten veya ipekliyse amonyaklı suya daldırılmış bir pamukla silin. Farklı tip kumaşlardaki lekeler için de tiner ya da benzine batırılmış bir bez parçası yardımıyla uygulama yapın.
yağ lekesi
Tereyağı lekesi: Pamuklu giysileriniz beyaz ya da renk çıkarmayan bir kumaşsa , soğuk su ile sabunlayın ve sıcak suyla çalkalayın. Boya verebilir diyorsanız, o zaman ılık su ve deterjan vasıtasıyla yıkayın. Yünlü, ipekli ve sentetik kumaşa sahip giysilerinizde tereyağı lekesini çıkarmak için dilerseniz tersinden, dilerseniz de yüzünden talk pudrası ya da çöven serpin. Çıkmıyorsa benzin ya da tinere bulanmış bir pamuk parçasıyla silerek, pudra serpin. Tam olarak kuruduktan sonra da iyice fırçalayın.
Milan Baros Kimdir? Hakkında Bilgi
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Milan Baros,Milan Baros kim,Milan Baros hayatı,Milan Baros biyografi,Milan Baros futbolcu,Milan Baros değeri
Milan Baros / Sporcu
28 Ekim 1981 Vigantice
Milan Baroš (d. 28 Ekim 1981, Vigantice), forvet mevkiinde forma giyen Romen kökenli Çek
Değeri
16.000.000 € (Euro)
Futbolculuk kariyeri
Futbola doğduğu şehrin takımı olan Banik Ostrava’da başladı. Oranın Maradonası olarak ilan edildi. Sonra sırasıyla Liverpool (14.800 Milyon Euro karşılığında), Aston Villa ve son olarak da Olympique Lyonnais’a transfer oldu. Olympique Lyonnais-Rennes maçında siyahi oyuncu Stephane Mbia’ya yaptığı ırkçı hareketler sonrasında Fransa’da eleştirildi. Son olarak Galatasaray Spor Kulübü ile anlaşma sağlamıştır. Galatasaray Spor Kulübü’nün resmi sitesinden 26 Ağustos 2008 Saat 01:52 gibi yayınlanan haberde Baroš’un 3 Yıllık sözleşme imzaladığı belirtilmiştir.
Portekiz’de düzenlenen Euro 2004′de , Altın Ayakkabı Ödülü’nün sahibi, Baroš futbol’a doğduğu şehrin takımı olan Banik Ostrava’da başladı. Sırasıyla Liverpool, Aston Villa,Olympique Lyonnais ve son olarak Portsmouth F.C. takımında forma giydi.
Liverpool ile 2005′de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşayan Milan Baroš, Liverpool’dan yüksek bonservis bedeli ile Aston Villa takımına transfer oldu. Sonraki sezon Aston Villa takımından takas yolu ile Olympique Lyonnais takımına geçti.
24 maçta 7 gol atan Baroš, Fransa’da yaşadığı olaylar yüzünden, sezonun bitmesine yaklaşık 12 hafta kala Portsmouth F.C. takımına kiralık olarak gitti. Portsmouth F.C. takımının FA Cup’u kazanmasında büyük rol oynadı. Son olarak Dünyaca ünlü yıldız 5,5 Milyon Euro bonservis bedeli ile Galatasaray kulübüne transfer olmuştur.Turkcell Süper Lig’de ilk golünü Kocaelispor’a karşı atmıştır.4 Turkcell Süper Lig maçında 4, 2 UEFA Kupası maçında 3 gol atmıştır.Galatasaray’ daki ilk golünüde AC Bellinzona takımına UEFA Kupası 1. tur maçında atmıştır.
Milan Baros / Sporcu
28 Ekim 1981 Vigantice
Milan Baroš (d. 28 Ekim 1981, Vigantice), forvet mevkiinde forma giyen Romen kökenli Çek
Değeri
16.000.000 € (Euro)
Futbolculuk kariyeri
Futbola doğduğu şehrin takımı olan Banik Ostrava’da başladı. Oranın Maradonası olarak ilan edildi. Sonra sırasıyla Liverpool (14.800 Milyon Euro karşılığında), Aston Villa ve son olarak da Olympique Lyonnais’a transfer oldu. Olympique Lyonnais-Rennes maçında siyahi oyuncu Stephane Mbia’ya yaptığı ırkçı hareketler sonrasında Fransa’da eleştirildi. Son olarak Galatasaray Spor Kulübü ile anlaşma sağlamıştır. Galatasaray Spor Kulübü’nün resmi sitesinden 26 Ağustos 2008 Saat 01:52 gibi yayınlanan haberde Baroš’un 3 Yıllık sözleşme imzaladığı belirtilmiştir.
Portekiz’de düzenlenen Euro 2004′de , Altın Ayakkabı Ödülü’nün sahibi, Baroš futbol’a doğduğu şehrin takımı olan Banik Ostrava’da başladı. Sırasıyla Liverpool, Aston Villa,Olympique Lyonnais ve son olarak Portsmouth F.C. takımında forma giydi.
Liverpool ile 2005′de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşayan Milan Baroš, Liverpool’dan yüksek bonservis bedeli ile Aston Villa takımına transfer oldu. Sonraki sezon Aston Villa takımından takas yolu ile Olympique Lyonnais takımına geçti.
24 maçta 7 gol atan Baroš, Fransa’da yaşadığı olaylar yüzünden, sezonun bitmesine yaklaşık 12 hafta kala Portsmouth F.C. takımına kiralık olarak gitti. Portsmouth F.C. takımının FA Cup’u kazanmasında büyük rol oynadı. Son olarak Dünyaca ünlü yıldız 5,5 Milyon Euro bonservis bedeli ile Galatasaray kulübüne transfer olmuştur.Turkcell Süper Lig’de ilk golünü Kocaelispor’a karşı atmıştır.4 Turkcell Süper Lig maçında 4, 2 UEFA Kupası maçında 3 gol atmıştır.Galatasaray’ daki ilk golünüde AC Bellinzona takımına UEFA Kupası 1. tur maçında atmıştır.
LG G Flex Fiyatı, Özellikleri, Resmi, Kavisli LG G Flex
"Sponsorlu Bağlantılar"
▼ İçerik ▼
Teknolojik çağın en ilerlemiş zamanlarından bir dönemi yaşarken cep telefonu alanında ilk defa kavisli telefon üreterek başlangıç yapan LG telefonu fiyatı ve özellikleri;
LG GFlex'in yenilikçi kavisli ekranı, gözleri yormadan çevreliyor ve en uygun açıyla panaromik bir izleme deneyimi sunuyor. Telefonun gerçek RGB P-OLED ekranı,daha doğal, daha temiz ve parlak görüntü sağlıyor. Böylece kullanıcılar film, videove oyunlarda en canlı, en net ve en gerçekçi görüntüye kavuşuyor.
Dünyanın ilk kavisli bataryası LG G Flex’te
Kavisli ve ince tasarımıyla uyumlu olarak dünyanın ilk kavisli bataryasına sahip olan LGG Flex, uzun pil ömrü ile gün boyunca her aktivitede tüketicinin yanında. LG G Flex, 13 MP kamerası ile de diğer akıllı telefonlardan ayrılıyor. Görüntüleri mükemmel şekilde yakalayan kamera, parlak gece çekimleri ve keskin hızlı çekimlerle tüm anları en iyi şekilde saklayabilme olanağı tanıyor.
Telefonun kendi kendini onaran arka kapağı da, yoğun günlük kullanımdan kaynaklanan çizilmeleri engelliyor, her zaman temiz ve yeni görünüyor. Çift pencere özelliği ile kullanıcılar ekranı ikiye bölerek geniş ekranda aynı anda birden fazla uygulamayı kullanabiliyor. QTheatre, Dual Window ve Swing Lockscreen (Salıncak Ekran Kilidi) özellikleri de yalnızca kavisli ekran teknolojisi için tasarlandı.
Tavsiye edilen son kullanıcı fiyatı 2.599 TL (32 GB).
Teknik Özellikleri:
• İşlemci: Qualcomm® Snapdragon™ 800 (2.26GHz Quad-Core)
• İşletim Sistemi: Android™ 4.2.2 Jelly Bean
• Network: LTE / HSPA+ / GSM
• Ekran: 6 inç HD (1280 x 720), kavisliP-OLED (Real RGB)
• Hafıza: 32GB eMMc
• RAM: 2GB
• Kamera: Arka 13 / Ön 2.1 MP
• Pil: 3,500mAh (Gömülü)
• Boyut: 160.5 x 81.6 x 7.9 - 8.7mm
• Ağırlık: 177g
• Bağlantı: BT 4.0 / WiFi (802.11 a/b/g/n/ac) / NFC
• Renk: Titan Silver
• Diğer: Hi-Fi 24bit, 1Hz Playback
LG GFlex'in yenilikçi kavisli ekranı, gözleri yormadan çevreliyor ve en uygun açıyla panaromik bir izleme deneyimi sunuyor. Telefonun gerçek RGB P-OLED ekranı,daha doğal, daha temiz ve parlak görüntü sağlıyor. Böylece kullanıcılar film, videove oyunlarda en canlı, en net ve en gerçekçi görüntüye kavuşuyor.
Dünyanın ilk kavisli bataryası LG G Flex’te
Kavisli ve ince tasarımıyla uyumlu olarak dünyanın ilk kavisli bataryasına sahip olan LGG Flex, uzun pil ömrü ile gün boyunca her aktivitede tüketicinin yanında. LG G Flex, 13 MP kamerası ile de diğer akıllı telefonlardan ayrılıyor. Görüntüleri mükemmel şekilde yakalayan kamera, parlak gece çekimleri ve keskin hızlı çekimlerle tüm anları en iyi şekilde saklayabilme olanağı tanıyor.
Telefonun kendi kendini onaran arka kapağı da, yoğun günlük kullanımdan kaynaklanan çizilmeleri engelliyor, her zaman temiz ve yeni görünüyor. Çift pencere özelliği ile kullanıcılar ekranı ikiye bölerek geniş ekranda aynı anda birden fazla uygulamayı kullanabiliyor. QTheatre, Dual Window ve Swing Lockscreen (Salıncak Ekran Kilidi) özellikleri de yalnızca kavisli ekran teknolojisi için tasarlandı.
Tavsiye edilen son kullanıcı fiyatı 2.599 TL (32 GB).
Teknik Özellikleri:
• İşlemci: Qualcomm® Snapdragon™ 800 (2.26GHz Quad-Core)
• İşletim Sistemi: Android™ 4.2.2 Jelly Bean
• Network: LTE / HSPA+ / GSM
• Ekran: 6 inç HD (1280 x 720), kavisliP-OLED (Real RGB)
• Hafıza: 32GB eMMc
• RAM: 2GB
• Kamera: Arka 13 / Ön 2.1 MP
• Pil: 3,500mAh (Gömülü)
• Boyut: 160.5 x 81.6 x 7.9 - 8.7mm
• Ağırlık: 177g
• Bağlantı: BT 4.0 / WiFi (802.11 a/b/g/n/ac) / NFC
• Renk: Titan Silver
• Diğer: Hi-Fi 24bit, 1Hz Playback