2013 Yazlık Elbise Modelleri Fiyatları


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


2013 yazlık elbise modellerinden yeni sezonlar sizlerle.. Cıvıl cıvıl uçuş elbiseler bu yaz çok terletmeyecek....












Saç Rengi Nasıl Koyulaşır? Saç Rengimi Nasıl Koyulaştırırım?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Saç Rengi Nasıl Koyulaşır? Saç Rengimi Nasıl Koyulaştırırım?

Kahve, saç rengini koyulaştırmak isteyenlerin yardımına yetişiyor. İşte saç koyulaştırıcı tarif:

Bir miktar sert kahveyi pişirin ve soğumaya bırakın. Soğuyan kahveyi bir kaseye dökün ve bir kaç kez saçlarınızı soğuk kahveyle yıkayın. Soğuk suyla saçlarınızı durulayın. Son seferinde bir kaç dakika saçlarınızda bekletin. Her zaman kullandığınız şampuanla saçları yıkayın ve kurulayın.



Kahve saçların renginin bir kaç ton koyulaşmasını sağlar. Ancak en etkili sonuçlar açık renkli saçlarda görülmektedir. Aynı etkiyi siyah çayla da elde edebilirsiniz.

Bebeğin Gazı Nasıl Çıkar?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Bebeğin gazını çıkartmak: Bütün bebekler, sütlerini içerken hava yutarlar. Bu da karınlarında hava kabarcıkları mey­dana getirir. Yutulan hava miktarı bebekten bebeğe değişir. Kimi bebekler biberonun yarısını içtikleri zaman geğirmek zorunda kalırlar. Kimileri ise biberonu bir seferde tamamlayabilirler.

Bebeğin gaz çıkarmasına birkaç şekilde yardım edebilece­ğinize göre bu şekillerden en uygununu kendiniz seçersiniz. Bi­rinci şekilde, bebeği dizlerinize oturtup, midesini okşarsınız. Başka bir usul de ayakta, bebeği kucağınıza alıp omzunuza yas­lamak ve sırtına hafif hafif vurmaktır. Bebek seğirirken yedikle­rinden bir kısmını da çıkarabilir, yani kusabilir; bunun için om­zunuza bir bez parçası yayın.


Kimileri çok çabuk ve kolaylıkla gaz çıkarır. Kimilerinde ise bu iş güç ve yavaş olur. Bebek ga­zını çıkarmakta güçlük çekiyorsa, birkaç saniye yatırıp sonra yeniden omzunuza doğru kaldırın. Beslenme sırasında çocuğun gazını çıkarmaya, ancak bebek fazla hava yutmak yüzünden em­ziği bıraktığı zaman teşebbüs edin: Doktorunuz hava yutmadan doğan bu sıkıntıya «aerofaji» adı verecektir.

Her yemekten son­ra bebeğin gazını çıkarmasına yardım etmek gerekir. Bu ihmal edildiği zaman bebeklerin çoğu rahatsız olurlar. Kimileri ise bu ufacık ihmal yüzünden karın ağrısına tuttulur. Bebeğiniz çok güç gaz çıkarıyor ve gaz çıkarmadan yattığında da fazla bir rahatsız­lık duymuyorsa gaz çıkarması için birkaç dakikadan fazla uğraş­mayın.

Sırası gelmişken şuna da dikkatinizi çekeyim; Bebek bol «01 ya da mama emdiği zaman, karnı, tecrübesiz anneleri endişelen­direcek kadar şişer. Buna şaşmayın; bebeklerin bir öğünde İçtik­leri süt miktarı, yetişkin bir insanın gövdesine göre yediği yiye­ceğe oranla fazladır. Şöyle düşünün: 55 kilosunuz ve bir seferde 2 kilo sütü birden içiyorsunuz. Sizin de karnınız şlşmez mi?

Saçların Dökülmesini Ne Önler? Saç Dökülmesine Ne İyi Gelir?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


*Saçlarınızı ılık su ile yıkayın.

Saçlar günlük tozdan çok çabuk etkilenir ve çabucak kirlenirler. Bazen toza bile gerek kalmaz ve saçın yapısına bağlı olarak günlük yıkamak gerekebilir. Ilık su saçımızı çok daha parlak ve sağlıklı gösterecektir. Sıcak su saçlarınızın ışığını alır ve cansızlaştırır. Saçınızı durularken suyun derecesine dikkat etmeyi unutmayın.

*Saçlarınızı çok iyi durulayın.

Saçınızın dibinde kalan şampuan ve sabun artıkları saçlarınızın kepeklenmesine ve dolayısıyla cansız bir görünüm almasına neden olur. Banyodan sonra saçınızın mat görünmemesi için saçlarınızı bol ve ılık su ile durulayın.

*Şampuanı saçınıza dökmeyin.

Şampuan kullanımı da saç bakımı için çok önemli bir unsur. Şampuanınızı saçınıza uygularken direk olarak saça dökmek yerine avuç içine bir miktar şampuan alıp bunu saçınızına yedirin. Dip kısımlarına kadar ulaşmanız gerekmez diplerine masaj yapmanız temizlenmesi için yeterli olacaktır.

*Çok fazla yıkayarak saçlarınızın yağ dengesini bozmayın.

Saçlarınız çok yağlı olduğu için günlük yıkıyor ve çok bol köpüklüyorsanız artık bu uygulamadan vazgeçin. Günlük yıkamanız sırasında saçlarınız da çok az şampuan kullanmanız kafi olacaktır. Çünkü saçınızın belirli bir yağ dengesi vardır ve siz bu yağ dengesini tamamen bozmaya çalışırsanız o esnada saçlarınızın koparak dökülmeye başlayacaktır.

*Saçınız ıslakken taramayın.

Islak saç her zaman için kırılmaya müsaittir. Saç telleri kabarık olduğu için siz tarama ile uğraşırken saçlarınızın fazlasıyla kırılır. Hatta kimilerinin saçları ıslakken fazla dolaştığı için bu karmaşıklığı açmaya çalışırken saçlarınızın oldukça yıpranır. Bu nedenle banyodan hemen sonra saçlarınızı taramakla uğraşmayın. kendi halinde birazcık kurumasını bekleyin.

*Fön makinesini dikkatli kullanın.

Banyodan çıkar çıkmaz hemen saçlarınıza fön makinesi tutmak oldukça sakıncalıdır. Yine ıslak saç nazik olduğu için ısıya maruz kalmak saçınızı güçsüzleştirecektir. Saçınızı yıkadıktan sonra havlu ile nazik bir şekilde kurulayıp 15-20 dakika hiç bir işlem yapmadan bekleyin. Daha sonra fön makinesinin düşük ayarında saçlarınızı kurutmaya başlayabilirsiniz.

*Saç kreminizi sadece saçınızın uç kısmına uygulayın.

Saç kremi kuru saçlar için olduğu kadar zor taranan, cansız ve mat görünen saçlar içinde kurtarıcıdır. Ancak saç kremini kullanırken saçınızın dibine uygulamamaya özen gösterin. Saç dibinizde zaten yeni çıkan saçlarınız var ve taze bir saçın bakıma asla ihtiyacı olmaz.

*Jöle ve sprey kullanırken dikkat.

Jöleyi saçlarınızın diplerine asla sürmeyin. Çünkü saç diplerinde kalan jöle saçlarınızın diplerinin güçsüzleştirir ve saç köklerinizin yok olmasına neden olur.

Sprey kullanırken de saçınıza çok yakı uygulamayın yoksa taş gibi kalıplı bir saç modeli ortaya çıkar. Saçlarınızın uzunsa spreyi püskürtüp saçlarınızı sprey aşağı doğru inerken altına koyun. Yine bukleleriniz için spreyi saçın alt kısmından uygulayın. Böylece saçınız bozulmadan doğal bir görünüm elde etmiş olursunuz.

*Düzenli beslenmeye özen gösterin.

Saçlarınızın içeriden desteklenmesine de ihtiyaç vardır. Bunun için özellikle omega-6 içeren besinler tüketin. Çünkü omega-6 asitleri saçlarınızın kırılmasını önler ve saç düzleştirici, fön, maşa gibi ısı veren saç şekillendiricilere karşı saçınızı korur. Bol su içmek de saçınızı ve cildinizi canlı gösterir.

En çok üstüne düştüğümüz, uğraştığımız, güzel olsun derken de yıprattığımız saçlarımızın sağlıklı görünmesi daima başımızın üzerinde canlı ve dolgun durması için gereken özeni göstermeli, haftalık yada en azından ayılık bakımlar yaptırarak saçlarımızı korumalıyız. Ne yazık ki saçımız döküldüğünde geri gelmesi hiç de kolay olmamaktadır. Bu nedenle her şeyde olduğu gibi saçımızın değerini de kaybetmeden anlamalıyız.

Lazer Epilasyon Kanser Yapar mı?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Lazer Epilasyon Kanser Yapar mı?

Lazer ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada da oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. En sık sorulan sorulardan biri de lazerin kanser yapıp yapmadığı yönündedir.Özellikle koltukaltı bölgesinde lenf bezlerini etkileyeceği şeklinde sıkça sorularla karşılaşılmaktadır.

Epilasyon için geliştirilen lazer dalga boyu, zannedildiği gibi değil deride tüm tabakaları geçmemekte belli bir sınırda kalmaktadır.Dolayısıyla lenf bezlerine ulaşamamakta ve sadece deri içinde, kimi lazerler koyu rengi tanıyarak yani kıl kökünü yok etmektedir.

Önemli olan nokta lazer yapılan bölgedeki lezyonların tanımlanmasıdır.Eğer riskli bir lezyona atılırsa o zaman kanser oluşumunu hızlandırabilirsiniz bu yüzden lazerinizi, deriyi en iyi tanıyan bir dermatoloji uzmanına yaptırmanızın büyük önemi vardır. Diğer önemli bir konu bazı hastalarda uzun süren seanslara yanıt alınamamasıdır.

Bunda da hastaların kıllanma probleminin nedenini tam olarak tanımlamaktan gecer. Kıllanmada pek çok faktör yattığı için bu konuda uzmanlaşmış dermatologa başvurarak gerekli tahlilleri yaptırmalı ve kesin teşhisiniz konulduktan sonra lazer epilasyon uygulamasına geçilip geçilmeyeceğine karar verilmelidir.6h

Ağız Kokusu Nasıl Geçer?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


*Dişleriniz her gün en az iki kere fırçalayın.

Klasik oldu farkındayım ancak diş sağlığı tıpkı el ayak sağlığı kadar önemlidir. Gün boyu sıcak-soğuk, yağlı, asitli, şekerli bir çok yiyecekten sonra dişlerimizi fırçalamadan, temizlemeden yatmamız sabah kalktığımızda ağzımızda çok korkunç bir koku yayar. Buna sebep vermemek için dişlerimizi düzenli bir şekilde fırçalamalıyız. Hatta fırçalamakla kalmayıp diş ipi de mutlaka kullanın.

*Sakız çiğneyin

Sakız çiğnemek hem çene kaslarınızı geliştirir hem dişlerinizin yapısını düzeltir hemde dişlerinizin arasında kalan kırıntıları, atıkları temizlemenize yardımcı olur. Diş temizlenin bir diğer yolu da sakız çiğnemektir. Günlük koşturmaca içinde diş fırçalamaya vakit bulamayanlar için önerilir. Tabiki şekersiz sakızlar.

*Kafeinli içeceklerden, sigara ve alkolden uzak durun.

Bildiğiniz gibi bu tür kafeinli, asitli içecekler ağız kokusu oluşumunda etkilidir. Sigaranın zararından ise bahsetmeye bile gerek yok hepimiz bu konuda bilinçlendik.

*Maydanoz yiyin.

Maydanoz günlük bir kaç tutam tüketildiğinde ağızda ki kötü koku oluşumunu engeller ve eğer varsa ağızdaki kokuları da giderir.

*Soğan ve sarımsak gibi gıdaları çiğ tüketmeyin.

Bu tür gıdalar çiğ tüketildiklerinde ağızda gün boyu bir koku bırakır. Ağız kokusu olan kişiler bu yiyecekleri tükettiklerinde koku daha da artar.

*Yiyeceklerinizde ki baharat  ve şeker oranını azaltın.

Yemeklerinizde ki baharat oranını azaltarak ağız kokunuzun nedenlerini ortadan kaldırabilirsiniz. Kullandığınız şeker miktarının azalması sizi düş çürümelerine karşı koruyacak dolayısıyla ağız kokunuz oluşmayacaktır.

*Günlük en az 8 bardak su için.

Diş temizliğinden sonra ağız kokunuzun çözümü olacak su tüketimini hayatınızın olmazsa olmazları arasına almalısınız. Sadece ağız kokusu için değil tüm vücudunuza iyi gelecek olan su tüketiminizi artırarak ağız kuruluğundan kurtulacak ve beraberinde ağız kokusu probleminizi gidereceksiniz.

Tüm bunlar sizlere yardımcı olabilecek bir kaç basit yöntem. Baş edemediğiniz bir ağız kokusu problemi yaşıyorsanız geç kalmadan bir kulak burun boğaz uzmanına gidip tedavinize başlamalısınız.

Facebook Karikatürleri, Karikatür Resimleri


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Facebook Karikatürleri, Karikatür Resimleri








2013 Tesettür Modası, Tesettür Modelleri


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


2013 Tesettür modasından seçmeler sizlerle... Tesettür modasında genellikle şallar uçuş uçuş etekler gömlekler ya da rengarenk elbiseler dikkat çekmekte....











Karl Marx Kimdir? Hayatı, Sözleri


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Karl Marx Kimdir? Hayatı, Sözleri


Komünizmin neredeyse kurucusu sayılana Karl Marx, 1818 yılında Almanya’da doğmuştur. Babası bir avukattır. Küçük yaşlarda aile Yahudilik dinini bırakıp, Protestan olmuştur. Bonn üniversitesinde hukuk eğitimi almaya başlayan Karl Marx bu dönemde felsefeye ilgi duymaya başlamıştır.


Karl Marx’ın hayatı

Berlin’de beş yıl kadar yaşadıktan sonra, Bonn’a yerleşmiş ve bir gazete çalışmaya başlamıştır. 1843 yılında Paris’e bir gazete çıkarmak için gitti. Hem arkadaşı hem de ortağı olacak olan Fredrick Engels’le tanıştı. Marx, Paris’te çıkardığı gazetede işçi toplumunu ve özgürlüğü ele aldı. Sert hatlı bir tarzı vardı bu nedenle Almanya’da bu tür yazılar yasaklanmıştı.

1845 yılında Fransız hükümeti tarafından devrimci kimliği nedeni ile ülkeden sınır dışı edildi. Brüksel’e yerleşen Marx, 1847 yılında Komünist manifestoyu hazırladı ve işçi sendikalarından olumlu yanıtlar alındı. Fransa’ya tekrar geri dönerek gazete çıkarmaya başladı. 1849 yılında Londra’ya geldi ve hayatının sonuna kadar burada kaldı. 1859 yılında Ekonomi Politikası Eleştirilerine Bir Katkı, 1867 yılında Bir Ekonomi Politikası Eleştirisi yayınlandı.

Sermaye ve emek arasında ki ilişkiyi inceleyen kitapta işçiler sanayinin bir parçası olarak kabul edilir. Fazla mesai, kadın ve çocuk emek hakları ilk kez bu kitapta ele alınmıştır. Karl Marx, işçi hareketlerine hayatı boyunca katılmıştır. Uluslar arası İşçi Derneğinin kurucusudur. 1883 yılında Londra’da vefat etmiştir. Hayatı boyunca çok zor şartlarda yaşamış ve fakir bir adam olmuştur.

Karl Marx’ın ünlü sözleri

Din kitlenin afyonudur.

Toplumun kalabalıkları ve onlar gibi düşünenler benim kitabımı okumasınlar; hem ben, ona hiç el sürmemelerini alışkanlıklarına uyarak eserimi yanlış anlamalarına yeğ tutarım.

Bir hortlak Avrupa’nın aklından hiç çıkmıyor; Komünizm hortlağı.

Filozoflar dünyayı farklı şekillerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.

Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz.

Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.

Bir kimsenin özgür olarak gelişmesi, herkesin özgür olarak gelişmesinin şartıdır.

Demokrasi, sosyalizme giden yoldur.

Kapitalist üretimin en büyük engeli, sermayenin ta kendisidir.

Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler.

Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.

Deniz Suyu Neden Tuzludur? Deniz Suyunun Özellikleri


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Deniz Suyu Neden Tuzludur? Deniz Suyunun Özellikleri



Yeryüzünde, hayatın oluşumunda önemli yeri olan denizler her türlü elementi bünyesinde barındırmaktadır. Karadaki tatlı sularla deniz suyunu ayıran en önemli özellik içerdikleri tuz oranıdır. Tuzlu su, tatlı suya oranla daha yoğun olur. Deniz suyu, yüksek oranda magnezyum tuzu barındırdığından tadında acılık oluşturmaktadır.

Özellikleri

Deniz suyunun tuzluluk oranı, okyanuslarda yaklaşık olarak binde 35 dolaylarındadır. Yani, 1 kg deniz suyunda 35 gr. tuz bulunmaktadır. Bu durumun ana sebepçisi, suda yaklaşık yüzde 89 oranında bulunan klo bileşimleridir. Bunun içinde de en önemli paya sahip olan da yüzde 77,7 oranındaki sodyum klorürdür, diğer adıyla hepimizin bildiği sofra tuzudur.

Deniz suyunun içeriğinde, çözülmüş bir şekilde magnezyum klorür, potasyum klorür, magnezyum sülfat, potasyum sülfat, kalsiyum sülfat ve kalsiyum karbonat bulunmaktadır. Tüm bunlarla birlikte brom bileşikleri de deniz suyunda çözülmüş halde yer almaktadır. Bilinen 90 kadar element çözülmüş halde deniz suyunda bulunmaktadır.

Deniz suyunun tuzluluk oranları, o denize karışan tatlı suların miktarına ve buharlaşmasına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Az miktarda tatlı su dökülen ve fazla miktarda buharlaşma olan denizlerde tuzluluk oranı yüzde 40’lara, buharlaşma oranı daha düşük ve fazla miktarda tatlı su dökülen bazı denizlerde bu oran yüzde 20’lerin altına inebilmektedir.

Yüksek oranlardaki tuzluluk, deniz suyunun kimyasal ve fiziksel yapılarında değişiklik yaratabilir. Bir bütünlük içindeki deniz suyu, atmosferle direkt temas halinde olduğundan, atmosferde bulunan tüm gazları içeriğinde barındırmaktadır.

Deniz suyu mavi renkte olup, bazı planktonlar ve asılı katı maddeler renginde değişim meydana getirerek yeşil ve sarı olarak görünmesine neden olabilir. Deniz sularının pH değeri 75-85 aralığındadır ve bu değerlere etki eden unsur ise Karbondioksittir. Deniz suyunu ısıtan güneş ışınları, daha fazla güneş ışınları alan ekvator bölgesindeki deniz suyunu 30 derecelere kadar çıkartabilir. Deniz suyu kutup bölgelerinde iyice soğur ve tuzluluk oranlarına bağlı olarak yaklaşık -1 ile -2 derecede donar.

Uçak Ne Zaman Bulundu? Uçağı Kim İcad Etti?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼





Uçmak, insanoğlunun belki de her zaman arzuladığı en önemli isteklerinden biri olmuştur. Yerçekimine meydan okuyan uçaklar, günümüzün en önemli ulaşım araçlarının başında gelmektedir. Tarihin en ünlü isimlerinden biri olan Leonardo da Vinci, kolların hareketine bağlı kanatların çalışması, başın hareketine bağlı olarak da kuyruğun hareket etmesi metoduna dayanıyordu.

Aslında hiçbir uygulama imkanı olmayan bu araç, birçok meraklının yüzyıllar boyu uçma hayallerine ilham kaynağı olmuştur. Hazerfen Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesinden bu tür kanatlardan oluşan bir makineyle atlaması ve uçması da insanlığın uçma konusundaki gayreti ve azmini de ortaya koymaktadır.


Uçak ilk olarak 1890 yılında Celement Ader ve Otto Lilienthal tarafından icat edildi. Celement Ader, pervaneli bir uçakla yerden birkaç santim yüksekliğe çıkarak 50 metre mesafeyle havada kalarak ilk uçuşu gerçekleştiren kişi olmuştur. Lilienthal da doğal hava akımlarından faydalanarak motorsuz, yani planör uçuşu yaparak tarihe geçmiştir.

18. yüzyıl sonlarına doğru Fransız bir fizikçi olan De Rozier, bir balon vasıtasıyla havaya yükselebilen ilk insan unvanını almıştır. 1785 yılına gelindiğinde Manş Denizi Blanchard ve Jeffiers tarafından balonla geçildi. 1852 yılında yapılan araştırmalar ve geliştirmeler sonucunda, balonun kötü hava koşullarındaki zayıflığı nedeniyle, motor ve dümen ihtiyacı ortaya çıktı ve ilk defa Fransa’da bu tarzda bir hava gemisi Fransız mühendis Henri Giffard tarafından uçuruldu. 1872 yılında bu tip hava gemilerine içten yanmalı motor takıldı ve uçağın icadından önceki en büyük gelişme oldu. Bu gelimeyi sağlayan kişi ise bir Alman mühendis olan Paul Haenlein oldu. Bu hava gemileri yani zeplinler 1937 yılına kadar varlıklarını devam ettirdiler.

Uçağı kim buldu?

Modern havacılığın temelleri, Amerikalı Wright kardeşler tarafından atıldı. İlk pilotlu ve kontrollü uçuş Aralık 1903 tarihinde, motorlu bir uçakla 12 saniyelik bir uçuş gerçekleştirerek, 500 metrelik bir mesafe katettiler ve uçak, Wilbur ve Orville Wright kardeşler tarafından icat edilmiş oldu. Tüm dünyada modern havacılığın başlangıç noktası olarak bu gösterilmektedir. Bundan sonra birçok uçuş denemeleri ve uçuşlar gerçekleştirilerek, havacılığın dolayısıyla uçakların gelişiminde önemli mesafeler alındı.

Nazım Hikmet Ran Kimdir? Hayatı,Şiirleri


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.
Cebimde yoktu ! Yüreğimden verdim.

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü Dünya.
Şimdi on yaşına bastı.Ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde.

Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek.
Yazılarım otuz-kırk dilde basılır, Türkiye'mde Türkçemle yasak!
Ve gayrisi mesela benim on sene yatmam Laf-ı güzaftır.

Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
Umuda bin kurşun sıksada ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.

Nazım Hikmet Ran, 1902 yılında Selanik’de doğmuş ve 1963 yılında Moskova’da vefat etmiştir. Anne ve baba paşa ailesi olduğundan öğrenim göreceği yıllara kadar rahat etmiş daha sonraları aile para sıkıntısı çekmeye başlamıştır.



Nazım Hikmet Ran hayatı

Heybeli ada Bahriye mektebini bitirmiş ve donanmaya katılmıştır. Sağlık sorunları nedeniyle 1920 yılında askerlikten ayrılmıştır. Bundan sonra çok iyi edebiyat eğitimi almıştır. Bolu’da öğretmenlik yapmıştır. 1921 yılında Moskova’da üniversite eğitimi almıştır. Bu yıllarda yazdığı şiirler dikkat çekmeye başlamıştır. 1924 yılında Nazım Hikmet,  Türkiye’ye dönmüştür. İstanbul’da çalışmaya başlamıştır. 1925 yılında yayınladığı dergi kapatılmıştır. 1925 yılında 15 yıl hapis cezası almıştır. 1926 yılında hapis cezası afla affedilmiş fakat parti üyeliği nedeni ile 1927 yılında 3 ay hapse mahkum edilmiştir. Rusya’ya kaçmıştır. Fakat, Bakü’den yurda kaçak girerken tutuklanmış 1928 yılında serbest bırakılmıştır. 1929-36 yılları arasında gazetecilik, şiir yazımı ile uğraşmıştır. 1938 yılında tekrar tutuklanmış ve Çankırı, İstanbul ve Bursa cezaevlerinde uzun süre kalmıştır. Bu süre zarfında şiirler ve öyküler yazmıştır. Hapisten çıktıktan sonra Moskova’ya yerleşmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Nazım Hikmet, 1963 yılında Moskova’da öldüğünden oraya gömülmüştür.

Nazım Hikmet Ran Kitapları

Saat 21-22 şiirleri, Dört Hapisaneden, Rubailer, Yeni Şiirler, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuva-i Milliye, Son Şiirleri, Yatar Bursa Kalesinde, Yeni Şiirler, Son Şiirler, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, 835 satır sayılabilir. Mektupları ; Kemal Tahir’e Mapushaneden mektuplar, Oğlun Canım Evladım Memedim, Bursa Cezaevinden Va-Nu’lara Mektuplar, Nazım ve Piraye sayılabilir.

Nazım Hikmet yazım tarzı

Nazım Hikmet, gençlik hareketlerini ve ülkücü yapısı ile şiirleri geleneksel yapısından arındırmıştır. Halk ağzı ile toplumsal konulara yaklaşmıştır. Temiz bir Türkçe ile şiir dili yaratmıştır. Sanatçı sorumluluğuna sahip olduğundan toplumsal konularda ve siyasette çok çalışmalar yapmıştır. Gelmiş geçmiş en büyük şairlerimizden kabul edilen Nazım Hikmet, şiirleri ile bir dönem kitleleri arkasından sürüklemiştir.

Uzaya İlk Defa Kim Ne Zaman Gitti?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Uzaya İlk Defa Kim Ne Zaman Gitti?


Uzay, insanoğlunun en fazla merak ettiği, her dönem en çok araştırmaya ve gözleme tabi tutulan bir amaç olmuştur. İnsanlık tarihindeki teknolojik gelişmelerin yaşanması neticesinde, uzaya insansız veya insanlı araçların gönderilmesi, uzayda yolculuk yapabilecek insan yapımı uyduların ve güçlü teleskopların geliştirilmesi uzayın derinliklerini araştırma imkanı sağladı. Bu durum 20. yüzyılın ikinci yarısında büyük bir gelişme göstermiştir.

20. yüzyılın ikinci yarısının başlarında astronomi ve fizik alanında Einstein’ın ortaya koyduğu teoriler gibi pek çok bilgi uzay hakkındaki bulguların mantıklı olarak açıklanmasını ve anlaşılmasına yardımcı oldu. Uzay ile ilgili ilk doğru ve sağlam bilgiler, 20. yüzyılın başlangıcında kuzey ülkelerinin kurduğu gözlemevleri sayesinde elde edilmiştir.

Geliştirilen büyük aynalı teleskoplar sayesinde, uzayda bulunan gök cisimlerinin hacmi ve kütlesi gibi konular incelenebilmektedir. Uygulamalı fiziğin geliştirmiş olduğu tayf analizi, uzaydan gelmekte olan ışıklar sayesinde, gökcisimlerinin hangi tür elementten oluştuğunu vermektedir. Jansky isimli bir mühendis, 1932 yılında tesadüf eseri uzaydan gelmekte olan radyo sinyallerini keşfetti. Bu radyo sinyalleri, daha sonraki dönemlerde radyoteleskop’un gelişmesine ve uzayın en derinlerini dinleme imkanı vermiş, bu radyo sinyallerinin kaynağını ve sebeplerini bulma fırsatı sağlamıştır.

İlk uzay seyahati

Almanlar, II. Dünya Savaşı yıllarında V-1 ve V-2 isimli füzeleri geliştirmiş, bu füzelerin geliştirilmesi uzayın keşfi açısından ilerideki çalışmalar için büyük bir aşama olmuştur. II. Dünya Savaşı bittikten sonra, 1947 ile 1956 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri uzayla ilgili çalışmalarına büyük bir hız kazandırdı. Birçok denemeler yapan ABD, bu süreçte hiçbir uzay aracını istediği yörüngeye oturtmayı başaramadı. Bu sırada ABD gibi uzay çalışmalarını hızlandıran Sovyetler Birliği ( SSCB ) 1957 yılında Sputnik adı verilen ilk insan yapımı uyduyu, dünya çevresindeki yörüngesine yerleştirerek ABD’yi geride bıraktı. Bu uydu sayesinde uzayla ilgili geniş bilgiler, insanların uzayda yaşayabilmeleri için koşulların ne olması gerektiği ile ilgili sonuçları sağladı. Bunun sonucunda uzay tıbbı doğmuş oldu ve gelişme gösterdi.

Uzaya ilk insan yine SSCB tarafından 1961 yılında gönderildi. Uzaya ilk çıkan insan Yuri Gagarin tarihe geçti. Daha sonraları uzayı uzaydan takip etmek ve izlemek, haberleşme ve daha farklı amaçlarla dünya çevresinde yörüngelerine pek çok uydu yerleştirildi.

1969 yılına gelindiğinde, Neil Armstrog Ay’a ayak basan ilk insan oldu ve ABD, uzay çalışmalarında en önemli ve büyük adımlardan birini atmış oldu. Uzay yarışı her geçen gün ve zamanda daha da artarak devam etmektedir.

Taksim de Duran Adam Kim? Duran Adam Hayatı


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼





"duran adam". Eylemciler hareket etmeden oldukları yerde ayakta durarak sessiz direnişi gerçekleştiriyorlar.

 Bu direniş akımını ilk başlatan ise dansçı ve koreograf Erdem Gündüz oldu. Dün akşam saat 20.00'de AKM önünde durmaya başlayan Gündüz'e daha sonra polisler tarafından  müdahale edilmişti. Taksim ve diğer bölgelerde de yayılan bu sessiz eylem sayesinde Gündüz, dünya ve türkiye'de TT oldu.

 Peki Erdem Gündüz kimdir?

Erdem Gündüz 1979 yılında Ankara'da doğmuştur. The John Kenedy dans okulunda eğitim almış ve Türkiye'yi yurtdışında temsil etmiştir. Daha sonra Ege Üniversitesi'nde oyunculuk eğitimi almıştır. 34 yaşında olan sanatçı, şu an Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde yüksek lisansına devam etmektedir.  Şuanda ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sahne Sanatları Ana Sanat Dalında yüksek lisans yapmaktadır.



 DAHA ÖNCE TÜRBANLILAR İÇİN DURMUŞ MUYDU ?

Taksim Meydanı'nda Türk bayrağı karşısında saatlerce durarark Türkiye'nin bir anda gündemine oturan Erdem Gündüz daha önce de üniversiteye başörtülü kızların sokulmamasını protesto etmek için derse türbanla girdiği iddia edildi.


Taksim Gezi Parkı Yazıları, Komik Gezi Parkı Pankartları


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Son dönnemin çok konuşulan ve hala devam eden gezi parkı olaylarında ilginç annlar da yaşanmadı değil... İşte bu ilginç ve komik pankartlardan sadece birkaçları




-Geleneksel gaz festivaline hoş geldiniz!

-Buralara yaz günü gaz yağıyor.

-Bas gaza yavrum bas gaza…

-Gazım geldi, gazım nerede?

-Siz de Toma varsa, bizde de Drogba var!

-Cumhuriyet ayıldı, imam bayıldı.

-Toma ile 8 gündür beraberiz; ciddi düşünüyoruz.

-Piknik tüpünü çakmakla kontrol eden millete biber gazı işlemez.




-Ay. Resmen Devrim bu!

-Direnmezsen kazanamazsın.

-Ne sağcıyım ne solcu; çapulcuyum çapulcu…

-Alkolü yasakladılar, millet ayıldı.

-Gaz istiyoruz, ver gazı…

-Gezi’ye direnişe gittik, hocam geleceğiz (yok yazmayın!)

-Biber gazı sıkmanıza gerek yok. Zaten yeteri kadar duygusal çocuklarız.

-Korkma lan biziz. (Halk)




-Allahım artık ben özgürüm.

-Rabbime sordum. Diren Gezi, dedi..

-Allahını seven defansa gelsin!

-Holosko + Para verelim = Siz de hükümeti verin.

-Bir AVM uğruna Ya Rab, ne hayatlar batıyor.

-Edison bile pişman!

-Gazlı ve öfkeliyiz.



-Taksimi savunmak yaşamı savunmaktır.

-Mustafa Keser’in askerleriyiz.

-Yeni Demokrat gençlik. Tek yol çukulata.

-İmdat Polis!

-İçirdin bize ayran, hadi Tayyip  yaylan.

-Yaşasın Ekolojik Devrimimiz.

-Yeter artık yaa… Polis çağrıcam!

-Ağaca sarılmak serbest.

-Hani bize de biber gazı…



-Defend Democracy in Turkey.

-Heybetli dur yiğidim, duruşun çakalları korkutuyor.

-Halk iktidara.

-İstanbul, you are not alone!

-Köprünü de ismini de al git.

-Gazın bitecek memur abe…

-Biberi bal eyledik, meydanları dar eyledik.


-Vallahi feleği şaştı.

-Anamızı da aldık geldik!

-Olayların nedeni iki ağaç değil, bir odundur.

-Biber gazı cildi güzelleştirir.

-Kız olursa tazyik; erkek olursa Toma…

-Just in Biber.











Koltuk Altı Şişlikleri Nedenleri, Koltuk Altında Şişlik Neden Olur?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Koltuk Altı Şişlikleri Nedenleri, Koltuk Altında Şişlik Neden Olur?


Koltuk altında neden şişlik olur?

Kol altı lenf bezlerinin şişmesi bir enfeksiyon habercisidir. Eğer koltuk altında ki şişlik sertleşiyor ve üzerinde yaralar oluşuyorsa bu bir iltihap ve enfeksiyon belirtisidir. Eğer koltuk altında 1 cm.’den büyük şişlik varsa ciddi rahatsızlıklar nedenli olabilir. Lenf bezleri ciddi rahatsızlıklarda şişer ve olduğunun 2 katı hale gelirler. Sadece bir bölgeyi etkileyen bir şişlik varsa, bu panik olacak bir durum değildir. Fakat şişlik kol altını ve meme dokusuna kadar inmişse hemen bir hekime başvurmak gereklidir.



Koltuk altı şişliklerinin başlıca nedenleri ; bakteriyal olanlar ; enfeksiyonlar ve iltihaplar, kedi tırnağı hastalığı, lenfanjit, Lenfadenitdir. Ayrıca zona, suçiçeği de koltuk altı şişlik yapmaktadır. Lenfoma, lösemi, meme kanseri, akciğer kanserinde de koltuk altında şişlik oluşur. Mantar, tifo aşısı, kızamık ve kabakulak hastalıkları ve aşıları, alerjiler nedenli lenf bezleri şişebilir. Ayrıca koltuk altı bezeleri, bölgede ki istenmeyen tüyleri alırken oluşacak enfeksiyonlar ile terlemeyi durduran spreyler, deodorantların cilde direk teması ile oluşabilir.

Koltuk altı şişlikleri nasıl tedavi edilir?

Koltuk altlarında ki şişlikler, küçük bir alanda kaldıysa fakat daha sonra büyümeye başlarsa vakit kaybedilmeden hemen bir hekime başvurmak gereklidir. Eğer bir oluşup sonra tekrar kayboluyorsa gene hemen doktora başvurmak gereklidir. Koltuk altı şişliklerin de hekimler hemen taramalar yapacak ve alt yapısında bir rahatsızlık varsa onun tedavisine başlayacaktır.


Özellikle kanser vakaların da erken tanı ve teşhis çok önemli olduğundan vakit kaybetmeden hekime başvurmak gereklidir. Kadınlarda meme kanseri koltuk altlarından meme dokusuna kadar inen şişlikler ile başlayabilir. Bu nedenle asla hafife alınmamalı ve hemen hekim kontrolüne girilmelidir. Özellikle hamilelikten sonra emzirme döneminde koltuk altlarında şişlikler oluşabilir. Eğer, emzirme dönemi bittikten sonra da şişlikler kalmışsa hekime başvurmak gereklidir. Eğer bakteri ve enfeksiyon nedeni ile beze oluşumu olmuşsa, ağızdan verilen antibiyotikler ile tedavi yapılır. Kanser türevi alt yapısı olan şişlikler de cerrahi müdahale yapılmaktadır.

Damar Tıkanıklığını Açan Bitkiler Hangileri?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Damar Tıkanıklığını Açan Bitkiler Hangileri?

Alıç ; Kroner damarları genişleten kan dolaşımını hızlandıran bir bitkidir. İçinde bioflavonoidler bol miktarda bulunur. Bu kimyasal sayesinde kalbe kan ve oksijen çok daha fazla gelir. Ayrıca alıçta, zehirli glikozitler bulunmamaktadır. Bu nedenle rahatlıkla kullanılmaktadır. Alıç kullanırken, kurumuş yaprakları ya da çiçeği 2 çay kaşığı 1 litre kaynar suda 15 dakika kaynatılır. Bal ile tatlandırılarak içilir. Günde 3-4 fincan içilmesi önerilir. Etkisini yaklaşık 1 ayda gösterir.

Karabaş otu ; Kalp ve damar açıcı olarak kabul edilir. Oğul otu,karabaş otu, limon bir arada kaynatılmalıdır. Balla tatlandırılır ve soğuk olarak içilir. Damarlarda genişleme yaratarak oksijen ile kan devarını hareketlendirir.

Ginkgo yaprağı ; Türkiye’de yetişen bir bitki değildir. Bu nedenle kaynatılarak içilemez fakat eczanelerde hap şeklinde preparatları vardır. Hekime danışılmadan kullanılmamalıdır.

Demir dikeni ; Damar açıcı ve çok iyi bir idrar söktürücüdür. Ayrıca metabolizmayı kuvvetlendirmesi ile bilinir.

Ökse otu ; Ökse otu, damarların tıkanıklığını açar, tansiyonu dengeler ve spzamların oluşmasını engeller. Damarlarda oluşan kireçlenmeleri temizleyerek, damar sertliğine çok iyi çözüm sağlar. Ayrıca sinirsel kalp çarpıntılarını engeller.

Melisa; Dolaşım sistemi, kalp ve beyin sistemlerini kuvvetlendirirken aynı zamanda hastalıklara karşı da koruyucudur. Spazm çözer ve çarpıntıyı alır. Kalp ve dolaşım sisteminde etkisi büyüktür. Tansiyonu dengeler.

Peynir kekiği ; Kanda ki yağların çözülmesinde çok etkilidir. Antiseptik ve antibiyotik etkilere sahiptir. Spazm çözer.

Civanperçemi ; Sindirim ve kan dolaşımına yardımcıdır. Damarlarda ki tıkanıkların açılmasına yardımcı olurken, safra arttırır, lenf bezi şikayetlerine iyi gelir.

Söğüt kabuğu ; Aspirin içinde olan sasilin maddesini içerir. Damarlarda tıkanmayı engeller. Böylece kalp krizi geçirme olasılığını düşürür. Bir çay kaşığı söğüt kabuğu bu etkilerden yararlanmak için yeterlidir. 250 ml. Su içinde 15-20 dakika kaynatıldığında yararlıdır.

Karahindiba ; Kalp çarpıntısı ve ağrılarını alır. Kalbi güçlendirmesi ve damarları açması ile bilinir.

Biberiye ; Kuvvetli bir antioksidandır. Kalp kasının kuvvetlenmesini sağlar. Kılcal damarları açar ve kan dolaşımını hareketlendirir.

Protez Diş Yapılma Aşamaları, Protez Diş Ücretli mi?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Protez Diş Yapılma Aşamaları, Protez Diş Ücretli mi?

İnsan hastalıktan önce sağlığının kıymetini bilemezmiş... Diş yaptıranların hepsi genelde dişlerinin sağlıklı oldukları zamanlara dönüp onlara çok çok iyi bakmayı arzu ederler. Dişleri sağlıklı olanlarda onları fırçalamaktan acizler...:)



Protez kelimesi vücudumuzda eksik ya da işlevini yerine getirmeyen her uzuv için kullanılır. Örneğin gözlük, kalp pili, takma bacak bunlara örnektir. Dişlerimizde oluşan eksikliklerde de protez kullanılır. Dişlerde protez kullanmadan önce gerekli kanal ve dolgu tedavileri uygulanarak diş kaybının önüne geçilmeye çalışılır. Eğer bunlara rağmen diş kaybediliyorsa diş protezi uygulaması yapılır.


Protez çeşitleri nedir ve nasıl yapılır?

Diş protezleri sabit ve hareketli olmak üzere iki şekilde üretilir. Sabit olan protezler ağza yerleştirildikten sonra yerinden çıkarılmaz. Hareketli olanlarsa, takıp, çıkarılan protez türleridir sabit değildirler. Sabit protezler, ağzında az sayıda diş kaybetmiş hastalara uygulanırken, hareketli protezler çok diş kaybeden hastalara uygulanmaktadır.

Hareketli protezler de tam olarak yapılanlar bir de kısmi olarak uygulamalar yapılmaktadır. Sabit protez uygulamalarında hastanın dişi kesilerek çıkarılır ve üzeri kaplama yapılarak, hastanın ağzına monte edilir. Bu noktadan sonra hasta dişi ağzından çıkaramaz diş artık kendi doğal dişi gibi sabittir. Sabit protezler 10-15 gün içinde yapılmaktadır.

 Kullanım süreleri yaklaşık olarak 8 yıla kadar varmaktadır. Bu süre sonunda değiştirilmesi önerilir. Diş sayısı çok az ise hareketli protez uygulaması yapılır. Bu protezler de kısmı ve genel uygulamalar vardır. Yani bir kısma uygulamak ya da tüm dişlere uygulamak gereklidir.

Hareketli protezler rahatlıkla çıkarılır ve takılır. Hareketli protez yapımında hasta 7-8 defa diş hekimine gitmelidir. Hareketli protez takılacak olan kişiye yaklaşık 2-3 ay içinde protezleri takılır. Hareketli protezlerin yaşlanınca oluşan diş kaybına göre yapıldığı düşünülse de genç yaşlarda dişlerini kaybeden kişilere de uygulanmaktadır. Bu yaşla ilgili değil, ağızda kalan diş sayısı ile ilgilidir.

Protez bakımı nasıl yapılmalıdır?

Hareketli protezlerin bakımı çok önemlidir. Her gün diş macunu ile düzenli olarak fırçalanmalı gerekirse antiseptik solüsyonlar da bekletilmelidir. Çünkü bu tür protezlerde oluşan bakteri ve plaklar ağız dokusuna ve diş etlerine zarar vermektedir. Hareketli protez kullanılırken diş etlerinde oluşacak olan kanamalarda hemen bir hekime başvurmak gereklidir.

Erkek Çocuk Doğurma Yolları Var mı? Erkek Çocuk Doğurmak!


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Erkek Çocuk Doğurma Yolları Var mı? Erkek Çocuk Doğurmak!

Öncelikle belirtilmelidir ki bebeğin cinsiyetini erkek yani baba belirler... diğer bakımdan evlat sahibi olmak onun cinsiyeti tamamen Allah a bağlıdır ki o ne isterse onu verir. sadece hayırlı evlat istemeliyiz...

Bebek sahibi olmak dünyanın en güzel duygusudur. Her çift, bebeklerinin eli ayağı ve zekası düzgün olarak kucağına almak ister. Fakat, pek çoğumuz ya erkek ya da kız çocuk sahibi olmak arzusundadır. Bu nedenle de çocuğun cinsiyetini belirleme düşüncesi taşır. Özellikle Türkiye’de pek çok çift, erkek çocuk isteyerek hekimlere başvuru yapar.

Yapılan tüp bebek uygulamalarında embriyo oluşturulurken bu ayrımın yapılabildiği söylense de ülkemizde bu uygulama yasaktır. Tarih boyunca insanlar erkek çocuk sahibi olabilmek için birçok yöntem denemiş ve erkek çocuk doğurmanın yollarını aramıştır..

Cinsiyet belirleme

Bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi, erkek spermi ile kadının yumurtasının döllenmesi sırasında erkeğin sperminin karakterine bağlı olarak oluşmaktadır. Spermlerde X ve Y olarak bilinen iki karakter vardır. X kromozomu dişi, Y kromozomu ise erkek bebek oluşumunu sağlayan karakterlerdir. Kadının yumurtasında bir tek X kromozomu bulunmaktadır. Erkeğin sperminden gelen Y kromozomu ile birleştiğinde XY kromozomu erkek bebek, Eğer gelen sperm X kromozomu ise XX kromozomu olarak kız bebek oluşumunu sağlar. Bebeğin cinsiyetini belirleyen unsur erkekten gelen spermlerdir. Yani, erkek spermleri belirleyicidir ve kadındaki kromozomların belirleyici bir özelliği yoktur.

Günümüzde bilimsel altyapısı olan, cinsiyet belirleme yöntemleri birçok anne baba adayı uygulanmaktadır.

Baby Choice cinsiyet belirleme metodu

Bu yöntemde, kadının yumurtasında bulunan zar belli dönemlerde X ve Y kromozomlarını kabul etmemektedir. Bu durum kadının biyolojik saatlerine bağlı olarak değişebilmektedir. Bu metot sayesinde, yumurta zarında bulunan alıcılar X ve Y kromozomlarını hangi günlerde kabul edildiği bulunmaktadır. Bu metot, bir yıl içinde 75-80 gün kadar X bir o kadar süre Y kromozomlu spermleri, kalan sürede de her iki kromozomu taşıyan spermleri kabul ettiğini öngörmektedir. Anne ve baba adaylarının cinsel yaşantıları ile ilgili detaylar sayesinde özel bir plan ve program hazırlanmakta, hangi günlerde çiftlerin ilişki yaşamaları gerektiği verilmektedir.

Shettles cinsiyet belirleme metodu

Shettles yönteminde, Y kromozomu X kromozomuna oranla daha hızlı hareket etmektedir. X kromozomu olan spermler Y kromozomu olan spermlere oranla daha fazla yaşamaktadır. Buna bağlı olarak Y kromozomu taşıyan spermler, kadının tam yumurtlama zamanında cinsel ilişkiye girilirse, bu kromozomların yumurtaya ulaşması daha çabuk olacağından bebek erkek olarak belirlenmiş olur. Yumurtlama döneminden birkaç gün evvel ilişkiye girildiğinde, Y kromozomları hızlı ancak X kromozomları kadar yaşayamadığından X kromozomu canlı kalacak ve bebek kız olacaktır. Bunu başarabilmek için, yumurtlama dönemini tam olarak belirlemeye yarayan testler bulunmaktadır.

Bu metotların yanı sıra farklı birçok cinsiyet belirleme metodu da bulunmakta ve uygulanmaktadır. Erkek çocuk doğurmak için ya da kız çocuk sahibi olmak için, insanlar dün olduğu gibi bugün de bu yöntemleri denemeye ve uygulamaya devam edecekler gibi görünmektedir.

Parmak Emme Nasıl Bıraktırılır? Bebeklerde Parmak Emme


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Parmak Emme Nasıl Bıraktırılır? Bebeklerde Parmak Emme



Çocuklarda parmak emmek, bir alışkanlıktır. Özellikle bebekler, sıkıldıkları için ya da huzursuz olduklarında anlarda parmak emebilirler. Bu çocuk üstünde yatıştırıcı ve rahatlatıcı bir özelliktir. Bu alışkanlığa ek olarak örtüye sarılma, kulak veya burun tutma gibi eylemlerde olabilir. Genelde çocukların sıklıkla yaptığı bu davranış zamanla vazgeçilen bir davranıştır.


Çocuklar neden parmak emer ve tedavisi ?

Uzmanlar bu tarz alışkanlıkları olan çocuklara asla baskı yapılmamalıdır demektedir. Çünkü bu davranış duygusal ya da sinirsel bir olay değildir. Yaklaşık 5 yaşından sonra çocuk bu alışkanlığı bırakmazsa, okul hayatına başlayan çocuklar kendilerini toplumdan dışlarlar. İşte bu noktada bir hekime başvurmakta yarar vardır. Parmak emmenin sonucu olarak pek çok çocuk aynı zamanda diş problemleri de yaşamaktadır. Dudaklarda yara, diş eti iltihapları ile tırnaklarda enfeksiyonlar oluşabilir.

5 yaş sonrasında çocuk halen parmak emmeyi bırakamıyorsa, ailenin sakin ve ılımlı yaklaşımı çok önemlidir. Hatta bir uzmana başvurmak gereklidir. Genelde uzmanlar çocuklara baskı yapmak yerine bu alışkanlığın kötü olduğunu yumuşak bir dille anlatmak ve emmediği zaman bir ödül vermenin faydalarını anlatıyorlar. Üstelik bu hediyeler haftalık bir çizelge ile kontrol edilmeli ve her ay bir ödül verilmelidir.

 Bu uygulama yaparken her hafta 1-2 defa çocuğun parmak emmesine izin verilir. Geceleri tırnak üzerine tadı kötü bir sıvı sürülebilir. Hediye derken bunu maddi bir hediye olarak değil, çocuğun sevdiği bir oyunu birlikte oynamak, istediği bir filme ya da yere götürmek olarak uygulanmalıdır. Çocukları maddi hediyelerle ödüllendirmek alışkanlıklarından vazgeçirmediği gibi daha da alışmasına neden olabilir.


Bebeklerde aynı sorun için sakın üzülmeyin. Çünkü, çoğu bebek sevgi ve huzurlu olduğunda bu alışkanlıktan vazgeçer.  Yaklaşık tüm vakaların sadece %15 ‘i parmak emme alışkanlığına devam eder. Bu noktada aile asla baskı yapmamalıdır. Çocuğun elini sert bir şekilde ağzından çekmek, bağırmak alışkanlığın daha da artmasına neden olmaktadır.

Diş yapısı bozulan ve ellerinde çeşitli iltihaplar oluşan çocuklar hemen bir uzmana götürülmelidir. Uzman tedavisi ile bu alışkanlıktan vazgeçilebileceği gibi psikolojik sorunlar da engellenir. Bu tarz parmak emme alışkanlıkları, çocukların toplumdan soyutlanmasına neden olduğundan dikkat edilmesi gereken olaylardır.

Boş Gebelik Hakkında, Boş Gebelik Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Boş Gebelik Hakkında, Boş Gebelik Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Normal gebelikten farksız bir şekilde karnın büyümesi fakat bazı anormalliklerinde beraberinde yaşanması ile anlaşılır...

Boş gebelik erken gebelikle hemen hemen aynı belirtilerdedir. Kramp, ağrı ve kanama yoktur. Sadece ultrasonografi ile gebelik kesesinin olmaması ile ortaya çıkar. Kalıtsal bir durum değildir. Sperm ve yumurtanın kalitesiz olması ve bunun bir anormalliğe varması gibi nedenler yanı sıra kromozal bozukluklar da nedendir. Halk arasında su gebeliği denilen bu olayda gebelik kesesi oluşur fakat kesenin içinde embriyo yoktur.

Adet dönemlerinde düzensizlik yaşayan kadınlarda sıklıkla görülebilen bir sorundur. Erken gebelik yani düşüklerin başlıca nedeni boş gebeliktir. Anneden gelen yumurta babanın spermi ile döllenir ve embriyo kanaldan çıkarak rahime tutunur gebelik kesesi oluşmaya başlar. Fakat, içinde embriyo oluşamaz. Boş gebelikte hemen hasta kürtaja alınır. Rahimde olan kese kürtajla tam olarak temizlenir. Kürtaj sonrası 1 ay içinde anne adayı gene hamile kalır duruma gelir. Tekrarlayan düşükler 3-4 civarında olursa tehlike vardır ama boş gebelik sonrası sağlıklı hamilelik oranı yüksektir.



Boş gebelik tanısı nasıl koyulur?

Boş gebelikle normal gebelik birbirinden kese içinde ki yolk denilen kesenin incelenmesi ile ayırt edilir. Yolk kesesi sadece gerçek gebelikte ortaya çıkar. Genellikle gebelik başladıktan 5 hafta kadar sonra bebek, ultrasonla görülmelidir. Bu gerçekleşmezse bile erken bir boş gebelik tanısı yapılmamalıdır. Ultrason görüntüleme ardından yaklaşık 1 hafta sonra tekrar ultrasona girilmelidir. Bundan sonra teşhis koyulmalıdır. Boş gebeliklerde başta mutlaka embriyo vardır. Fakat nasıl kaybolduğu bilinmez. Bu tanının konmasının sebebi kadının tahlil yaptığında gebelik olmasıdır. Yorgunluk, bulantı ve meme şişlikleri birebir görünmeye başlar ve zamanla kanda HCG salgısı düştükçe vücut normal hale döner.

Bebek Ne Kadar Emzirillir? Bebeğin Emme Süresi Ne Kadar?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Yenidoğan bebeklere ilk 6 ay anne sütü vermenin faydalarını artık hepimiz biliyoruz. Bebeklerde bağırsak florası daha henüz gelişmemiştir ve bağışıklık sistemi oluşmamıştır. Anne sütü bağışıklık sistemini onarıp, güçlendirirken bağırsakların çalışmasına da katkı verir.


Anne sütünün faydaları

6 ay sonra anne sütü yanında verilen ek gıdalar, anne sütüne destek olarak verilen gıdalardır. Anne sütünün 2 yaşına kadar çocuklara verilmesi istenir. Fakat bu belirgin bir sınır değildir çok daha uzun süre verilebilir. Anne sütünün faydaları, bağışıklık sisteminden vücut gelişimine kadar çok iyidir. Son olarak yapılan araştırmalar, uzun süre anne sütü emene çocukların hastalıklara karşı daha bağışıklığının olduğunu ve daha iyi geliştikleri yönündedir.

Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü yaptığı açıklamalarda, doğum olduktan 1 saat içinde bebek emzirmeye başlanmalıdır. Emzirme, bebek istediği zaman ve sıklıkta yapılmalıdır. Şişe ve biberon kullanılmalıdır. Anne sütü, yeni doğan bebeklerde, ihtiyaç duyulan tüm besinleri içerir.

 Ayrıca vücutta antikor üretimini hızlandırır. Emzirmenin anne için de faydası büyüktür.  Adetlerin başlamasını geciktirerek doğal bir doğum kontrol uygulanmasını sağlar. Göğüs ve yumurtalık kanserinden korur. Annenin doğum sırasında aldığı kiloları vermesine yardımcı olur. Uzun süre emzirilen çocuklar, kolesterolleri düşük ve tansiyon hastalıkları olmayan çocuklardır.

 Ayrıca, obezite, diabet hastalıkları da olmamaktadır. Uzun süre emen bebeklerin daha zeki olduklarına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Yeni Zellanda’da yapılan bir araştırma da 1000 çocuk 18 yıl boyunca gözlemlenmiştir. Anne sütü emen çocuklar ile emmeyen hazır mama ile beslenen çocuklar gözlemlendiklerinde anne sütü emenler daha zeki ve başarılı olmuştur.


 Ayrıca anne sütü ile beslenen çocuklar, konuşma zorluğu da yaşamamaktadır. Çünkü, biberondan gelen sütün akışını yavaşlatmak için bebek, ısırma ve nefes almaya çalışmaktadır. Bu nedenle dişlerde ve çene yapısında bozukluklar ve konuşma zorlukları ortaya çıkmaktadır.

Anne sütünün binlerce yararı yanı sıra, hazır mamalara göre sindiriminin kolay olması başlıca nedenlerdendir. Bunun nedeni, içinde bulunan enzimlerdir. Anne sütü, bebeğin midesinde inek sütüne göre çok daha kolay hazmedilir.Anne sütünü bu nedenle uzmanlar en az 2 yıl kadar verilmesi konusunda hemfikirdirler.

Suda Doğum Nasıl Yapılır? Suda Doğum Faydalı mı?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Suda Doğum Nasıl Yapılır? Suda Doğum Faydalı mı?

Suda doğum nedir ve kimler yapabilir?

İlk kez 1805 yılında Fransa’da uygulanan bu  yöntem sıcak suyun içinde oturarak doğum yapmak değildir. Bu konuda özel eğitimler almak ve çeşitli teknikler kullanılması gereklidir. Suda doğum yapmanın avantajı doğum süresini kısaltmasıdır. Hasta ılık suyun için rahatlar, kaslar gevşer ve dokular genişler böylece doğum yapmak çok kolaylaşır. Üstelik doğum sancıları da diğer normal doğumlara göre daha azdır. Suda yapılacak olan doğum erken doğumsa, bebek ters geliyorsa veya çoğul gebelikse yapılmaz. Bu doğum şekli dünyada iki şekilde uygulanır. Ağrıların başladığı zamandan doğuma kadar süre suda geçirilebilir, doğum başladığında hasta ameliyathaneye alınır. Veya, doğumun tamamı suda uygulanır. Bu hastanın tercihine kalmış bir durumdur. Anne adayı eşi ile birlikte küvete girer ve vajina küvette çok daha kolay açılır. Bebeğin kalp atışları makineden takip edilmeye başlanır. Çocuğun yanağı su içinde belirdiğinde doktor hemen çocuğu çekerek çıkarır. Bebek, anne karnında da su içinde olduğundan bebek bu durumdan rahatsızlık duymamaktadır. Normal doğumlara göre, suyun kaldırma ve rahatlatma özelliği nedeni ile suda doğum çok daha kolay bir doğumdur. Anne adayı astım, şeker, kalp ve tansiyon gibi hastalıklara sahip değilse ve bebek düzgün bir şekilde geliyorsa suda  doğum yapabilir.

Suda doğumun faydaları nelerdir?

Bebekler için travmatik bir durum değildir ve bebek anne karnında su içinde olduğundan rahatlıkla dışarıya çıkar.
Anne adayının ılık su içinde kan akışı artar. Böylece bebek çok daha fazla oksijen alır.
Doğum süresi normal doğumlara göre 3-4 saat daha kısadır.
Bebeklerin emzirilmesi daha da kolaylaşıyor. Bebek gelişiminde problemler yaşanmıyor.
Suda doğumun zararları nelerdir?

Bebekler ciğerlerine dolan suyu bazen atamıyor ve boğulma tehlikesi yaşıyor.
Sudan alınan mikrolar ile enfeksiyonlar yaşanabiliyor.

Hamile Kalmamak İçin Ne Yapılır? Doğum Kontrol Yolları


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Doğum kontrol hapı kullanımı

Her gün düzenli olarak alınmalıdır. Kadınlarda yumurtlamayı ve döllenmeyi engeller.

Hekim vermedikçe kullanılmamalıdır. Doz ve ilaç türünü doktor ayarlamalıdır.

Adet başladıktan 4-5 gün içinde ilaca başlanır.

Doğum kontrol hapları aynı zamanda adet sancılarını ve yumurtalık kanserine engelleyicidir.

Aylık doğum kontrol iğneleri kullanımı

Düzenli olarak ayda iki kez kas içine enjeksiyon yapılır.

Kadın bünyesinde olan östrojen ve progesteron içermektedir.  Böylece yumurtlamayı geciktirir ve hamilelik oluşumunu engeller.

Adetin ilk günü vurulur.

Aynı iğnelerin üç aylık olanları da vardır.

Deri altı kapsülleri nasıl kullanılır

Kolun iç kısmına eklenen silikon çubuklardır.

Kadınlarda bulunan progesteron hormonunu içerir.

Kullanım süresi 3-5 yıl kadardır. Yumurtlamayı ve döllenmeyi engeller.

En etkili doğum kontrol yöntemidir.

Rahim içi araçlar

Rahim içine yerleşen plastik araçlardır. Döllenmeyi engeller.

Çok etkilidir.

10 yıl kadar kullanılanları vardır.

Çıkarıldığında hemen gebe kalındığından risk teşkil etmez.

Kondom kullanımı

Erkeklerin kullandığı doğum kontrol yöntemidir. İnce şeffaf bir kılıftır.

Spermin kadına geçmesine engel olur. Ayrıca HIV gibi pek çok cinsel yolla bulaşan hastalıklara engeldir.

Kısırlık Nasıl Anlaşılır? Kısırlık Belirtileri, Kısırlık Çaresi var mı?


"Sponsorlu Bağlantılar"


▼ İçerik ▼


Kısırlık Nasıl Anlaşılır? Kısırlık Belirtileri, Kısırlık Çaresi var mı?



Bir yıl kadar korunmasız olarak ilişkiye girildiğinde bebek sahibi olunmuyorsa hemen bir hekime başvurup kısırlık analizi yaptırmak gereklidir. Bugün tıp o kadar ilerledi ki, kısırlık bile yakında tarihe karışacak gibi görünüyor. Çünkü, kadın ve erkek için yapılan bazı özel uygulamalar ile bebek sahibi olunabiliyor. İşte kısırlık için yapılabilen uygulamalar tetkikler ;


Öncelikle kadınlarda jinekolojik muayene, ultrason da yumurtalıkların ve rahmin incelenmesi yapılır. Çeşitli hormon tahlilleri, rahim filmleri ve erkeklerde sperm analizi yapılmalıdır. Bu tetkikler sonrası hastalar hakkında genel bir durum ortaya çıkmaktadır. Doktorun yönlendirmesi ile tüp bebek uygulama yöntemine gidilebilir. Kadında yumurtlamanın olmaması, polikistik over sendromu , kanser hastalığı tedavisi görmek, şeker ve guatr gibi çeşitli hastalıklar kısırlık yaratabilir. Fakat, yapılan hormon tahlilleri ve görüntülemeler ile sorun çözümlenebilmektedir.

Kısırlık belirtileri nelerdir?

1 yıldan uzun süre boyunca çiftin korunmadığı halde bebek sahibi olmaması.

Kadında, düzenli adet görmemek ya da hiç adet olmamak.

Kilo alımı ve buna bağlı olarak hormon bozuklukları. Aşırı kıllanma, sivilcelenme vs.

Kadında, süt hormonunun artması ve meme bölgesinden süt gelmesi.

Kasıklarda ağrı ve kramplar.

Erkeklerde meni azalması olarak sayılabilir.

Bütün bu belirtiler net olarak kısırlık diye betimlenmez. Çünkü geniş çaplı araştırmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hiç spermi olmayan erkek hastalarda alınan doku örnekleri ile laboratuar ortamında sperm üretilmektedir.

Kısırlık için yapılan tetkikler nelerdir?

Kadınlarda rahim filmi ve görüntülenme ve hormon tahlilleri yapıldıktan sonra, rahimde myom, kist, polip gibi oluşumlar ve yumurtalıklar kontrol edilecektir. Hekim sizden rahim filmini rahim dokusunda yapışıklık, gebeliğin oluşmasına engel olacak anormal durumlar ve tüplerin tıkalı olup olmadığını anlamak için ister. Adet bitiminden 1 hafta sonra rahim filmi çekilir. Ağrı gibi bir durum söz konusu değildir. Yaklaşık 10 dakika kadar sürer. Laparoskopi uygulamasında ise rahime göbek deliğinden girilir ve içeride olan polip, miyom ve kistlerin yeri tespit edilerek müdahale edilebilir. Erkeklerde semen analizleri yapılır ve kadında yapılan testler ile tam tanı koyulabilir. Erkeklerde semen analizi için 3-5 günlük cinsel perhiz önerilir. Erkeklerde, anatomik bozukluklar, hormonal nedenler, varikosel, kanser tedavisi, genetik rahatsızlıklar kısırlık nedenlerinin başında gelir.
Copyright © 2015 Diapason Tasarım: Kaizen Template
Geliştiren: Bf Legacy